22 Temmuz 2009 Çarşamba

ERMENİ OLAYI VE PELİN BATU


Pelin Batu aklıyla, güzelliğiyle, dünya görüşüyle gerçekten günümüz bayanlarına örnek olabilecek bir kişiliktir. İmkanım olsa kendisiyle tanışmaktan zevk duyacağım kişiler listesinde ilk ona muhakkak girmiştir. Yazar, oyuncu ve akademisyen kimliğiyle tanınan Pelin Batu Habertürk kanalında 'Tarihin Arka Odası' adlı bir programda yer almaktadır. Meraklısına cumartesi geceleri izlemelerini tavsiye edebilirim. Programın formatı tarihin nispeten az bilinen yanlarına değerli gazeteci Murat Bardakçı ve Tarihci Doç. Dr. Erhan Afyoncu ile birlikte ışık tutmaktır.
Programda meydana gelen bir olaydan bahsetmek istiyorum bu yazımda. Olay şu şeklide cereyan etmiştir.
“Pelin Batu’nun sözde Ermeni soykırımıyla ilgili şok sözleri… Canlı yayında sert tepki geldi.
Pelin Batu, ekranda Ermeni Tehcirini, ’soykırım’ olarak ifade edince Murat Bardakçı’dan uyarı aldı, Erhan Afyoncu ise ağır sözler söyledi. Batu ise kendisini bakın hangi sözlerle savundu!
Habertürk’te ekrana gelen Tarihin Arka Odası programında Pelin Batu’nun Ermeni Tehciri konusundaki ifadeleri sırasında bunu bir ’soykırım’ olarak gördüğüne yorulabilecek sözleri dikkat çekti.
Ermenistan’a giderek orada din adamları ve akademisyenlerle görüştüğünü söyleyen Pelin Batu, “Onların günlük gazetelerinde ve haberlerinde her zaman Türkiye ile ilgili bir şey var” dedi.
Programda ‘Ermeni soykırımı’ ifadesini bir kaç kez kullanan Pelin Batu’ya tepki, Murat Bardakçı’dan geldi. Bardakçı, “Soykırım iddiaları diyoruz biz ona” ifadesini kullandı.
Tarihci Doç. Dr. Erhan Afyoncu’nun, Ermeni tehciri konusundaki görüşlerine pek sıcak bakmadığını söyleyen Pelin Batu’ya yönelik sözleri oldukça dikkat çekiciydi.
Batu’nun Ermenistan’daki seyahatinde gördüğü yakın ilgiyi yorumlayan Afyoncu, “Yani Ermenilerle buluştunuz. Başpiskopos Pelin Batu” dedi.
Pelin Batu’nun Ermenistan’da kendisine çok sıcak ilgi gösterildiğini, sokakta kendisine kötü bir davranış sergilenmediğini anlatmasının ardından Murat Bardakçı, “Bence bu sizin güzelliğinizden. O sizin hoşluğunuzdan” ifadesini kullandı. Erhan Afyoncu’nun sözleri ise bir hayli sert idi:
“Hayır, bir de siz orada meşhur olmuşsunuz. Ermeni tezlerini Türkiye’de savunuyor diye.”
Pelin Batu, “Ben Ermeni tezlerini Türkiye’de savunmuyorum” diyerek, kendisinin olayların ne büyük bir trajedi olduğunun altını çizdiğini, söylediklerinin Ermeni tezi olmadığını anlattı.
Ekran başında programı izleyenler gönderdikleri e-postalarda Pelin Batu’ya yönelik tehdit içerikli mesajlar atarken, Murat Bardakçı, bunların suç olduğunu ve gerekirse işleme konulmasını sağlayacağını ifade etti.
Seyirciler gönderdikleri mesajlarda Pelin Batu’nun boynundaki ‘nar’ın Ermeni simgesi olduğunu belirtirken, Pelin Batu, bunu Ermenistan’dan aldığını söyledi. Batu, “Nar benim dünyada en sevdiğim meyvedir. Estetik olarak çok güzeldir. Bunu görür görmez bayıldım zaten” diye konuştu.
Bazı izleyiciler ise gönderdikleri mesajlarda Pelin Batu’nun ‘nar’ını protesto etti. Batu, “Ne ayıp ya, burada deminden beri arkadaşlıktan, dostluktan, normalleşme sürecinden bahsediyoruz, insanlar bir nara takmışlar. Ne kadar ayıp ediyorlar. Gerçekten yazıklar olsun” dedi.
Pelin Batu, oradaki görüşmelerinde akademisyenlerin ileriye bakmak gerektiği yönündeki düşüncelerini anlattı. Batu, “Bizim karşımızda oturan Ermeni akademisyenler, Erivanlı diplomatlar vesaire… Onların yaklaşımı benim için çok umut vericiydi. Çünkü onlar da bizim gibi ‘ileriye bakalım, güzel şeyler birlikte yapalım’ diyorlar” şeklinde konuştu.
Murat Bardakçı, Asala terör örgütünün Türk diplomatları öldürmesine yönelik tepkisizliğe değinince Pelin Batu, “Ben bunu yaşamadım mı? Ben bir yaşından itibaren babam ölecek diye korkan bir insandım. Ben okula giderken zırhlı araba ile gidiyordum ve o kapıyı kendim açamıyordum bile. Benim babamın en yakın arkadaşları öldürüldü. Ben, babamın en yakın arkadaşları Asala tarafından öldürüldü diye Ermeni düşmanlığı yapacak değilim” ifadelerini kullandı.
Murat Bardakçı, Türkiye’de bir çok kişinin Ermeni tezlerini savunabildiğini ve bunu ifade edebildiğini belirterek, “Bugün Türkiye’de Ermeni tezlerini destekleyen grubun tam tersi Ermenistan’da Türk tezlerini desteklese yaşatmazlar. Biraz realist olmamız lazım, gerçekçi olalım” dedi…………”
Şimdi bu olayı değerlendirmek gerekirse; öncelikle “Ermeni” olgusunu masaya yatırmak lazım. Çocukken bu sözü annemden ne zaman işitsem anlardım ki, tepesi fena atmış, mümkünse önünde durmamak lazım.
Çünkü annen seni “gavur ermeninin evladı” diye azarlıyorsa, anlıyordun ki merhamete uzak, şaplağa yakınsın.
Daha başka; mesela Çingeneler oldum olası haşerat gibi görülürdü. Bir de “koministler”… Kızılbaşlar ise bir çeşit porno yıldızı… Sapıklığın aşkın hali…
Bir de yöremizde “nebri” diye bahsedilirdi gayrimüslim çocuklarından. O da bir tür küfürdü. Ama en ağırı “Ermeni” idi bu tarz küfürlerin ve onların hepsi bir biçimde “gavur”du. Sinek kadar değerleri yoktu.
Her birimiz birer vicdan ve sağduyu abidesiydik belli ki.Öyle mikrop bir insan türüydü ki Ermeniler(!) dünyanın heryerinde türlü ayak oyunlarıyla “soykırım” diye bir yalanı yayıyor, diplomasi ve lobicilik yapıyorlardı(!).
Biz tabiî ki masumduk. Nedenini bilmiyorum ama masumduk işte. Halbuki onları çöllere benim babam sürmedi. Neden bu suçun faturasını bize çıkarıyorlardı(?). Ama içimizdeki cızırtı bir türlü susmuyordu. Demek ki yaşanmıştı bir şeyler. Ama ne? Sahiden o kertede kötü şeyler olmuş olabilir miydi?
Yok canım! Ne münasebet. Ermeni yalanları… Sözde soykırım…
“Hallettiği” gayrımüslimlerin mallarıyla bir gecede zenginleşen taşra eşrafından, Ermenilerle doldurulup denize açılan ve sonra boş dönen teknelerden, inşaatların temellerinden ve ağaç diplerinden çıkan sahipsiz kemiklerden bahsetmemek lazım çünkü hepsi;
Ermeni yalanları… Sözde soykırım…
Ermeni mezarlığının üzerinden Karadeniz sahil yolu geçirildi sonra, zaten her yanını otlar bürümüş ziyaretçisi olmayan delik deşik mezarlardı. Kemik bile kalmamıştı içlerinde. Cesetlerin altın dişlerini insanlar, kemiklerini köpekler alıp götürmüşlerdi.
Memleketimin neredeyse her köy ve kasabasında aklını toprağa gömülü definelerle bozmuş olan insanların aradıkları o altınları acaba Hititler ya da Kayralılar mı gömmüştü toprağa?
Düşünmek, rahatımızı kaçıracak besbelli. Buralarda kötü bir şeyler olmuştu ama hiç birimiz bunu açıkça dillendirmeye, hatta üzerinde kafa yormaya yanaşmıyorduk. Kimilerimiz açıkça ırkçıydı zaten.
Tabi canım biz hep haklıydık. Hem Ermeni çetecileri de zavallı Türk köylülerini topluca katledip gitmemişler miydi(?) Üstelikte Ruslardan falan yardım alıyorlar mış, hep kesmişler bizimkileri. Hamile kadınları, çocukları süngülemişler. Öyle okumuştuk takvimin arkasında(!)… Kendimizi böyle zararsız açıklamalara inandırarak ve ötesini hiç düşünmeyerek bugüne kadar gelebildik.
Ama belli ki artık bu hamur daha fazla su kaldırmıyor. Toplumun vicdanı artık daha fazla baskı altında tutulamıyor.
Geçenlerde kamuoyunu oldukça meşgul eden bir konu vardı. “Ermenilerden özür diliyoruz”. Okuryazar kesimin en "demokrat" olanlarından bile itirazlar yükselecek muhtemelen bu girişime karşı. Vatanın sarkık bıyıklı zincirli sopalı kahraman evlâtlarının nelere kalkışacağını söylemeye gerek bile yok. Çoğu insan tırsacaktır böyle bir gözü karalığa arka çıkmaktan. Sonucu ne olacaksa olsun, bu özür aslında gecikmiş bir özürdür. Ama yine de özür özürdür, değil mi?
Her insanca talebin arkasında beynelmilel bir komplo arayan ve dünyayı çizgi roman kahramanı Kinova’'nın kör nefretiyle algılayan insanlara rağmen, bu memlekette "Ermenilerden özür dilemenin" zamanının geldiğine inanan vicdan sahibi insanlar çıkabiliyor ya, işte budur bizim kazancımız. Nobel almak kadar değerlidir. Az sayıda insanla da olsa, vicdanımız bir yerlerden uç veriyor, fena mı? Bu nefret öyle yerlere geldi ki bazen System Of A Down dinleyenlere bile tepki vermek kadar gülünç şeyler yapıldı bu memlekette. Basit mantıkla kendi adıma, milletim adına, beğensek de beğenmesek de bize ait olan yaşanmış ortak tarihimiz adına, hem "suçsuzum" deyip hem de "gene yaparım" diyebilenleri mazur gören şoven ve ikiyüzlü resmî ideoloji adına, kamu vicdanı adına, utanmadan aynaya bakabilmek adına, huzur ve sağduyu adına özür dilemek gerektiğini düşünüyorum.
Herhalde benim ailemde de yoktur Ermeni kanı akıtan, Ermeni malıyla zenginleşmiş olan bir kimse. Ama gene de özür diliyorum. Suskunluğu ve körlüğü seçen tüm yılgın insanların adına da yapıyorum bunu...
Tehcir yollarında telef edilen bir milyon cıvarında Ermeni, o gün nasıl kişisel bir günahın değil sadece Ermeni olarak dünyaya gelmiş olmalarının bedelini ödüyor idiyse, anlayacağız ki, insan bu dünyada sadece kendi yaptıklarından değil halkının yaptıklarından da sorumludur.
Madem biz bir milletiz, madem bir bayrağımız var, ortak bir tarihimiz, vatanımız, sınırlarımız, istiklâl marşımız, millî takımımız, temsilî milis kuvvetlerimiz var. O zaman sadece kendimizin değil milletimiz adına yapılan iyi kötü her şeyin ucu bir biçimde bize de dokunur. 95 sene önce olanlardan bugün biz de sorumluyuz. Türk olmanın nimeti kadar külfetinden de sorumluyuz. Yüz akı kadar utancından da... Bu yüzden "millet" demiyor muyuz kendimize? O zaman, kazandığı savaşlarla, fethettiği topraklarla övündüğümüz atalarımız varsa, cinayetlerinden dolayı utanç duyacağımız atalarımız da var demektir.
Bu özür ben suçlu olduğum için değil, suçluya yataklık etmek istemediğim için... Bu özrün beni mahçup etmek şöyle dursun, yüzümü ağartacağına inanıyorum.
Biz bir zamanlar etle tırnak gibiydik. Komşuyduk. Bacanaktık. Yol arkadaşıydık. Kardeştik. Yüksek ulusal hedefler mi, emperyalist planlar mı, "mahvoluyoruz" paranoyası mı, talan mı, asimilasyon mu, etnik temizlik mi, göç ettirme mi, ölmeye zorlama mı, kırım mı, intikam mı, kaza mı, katliam mı, iftira mı, yalan mı, her neyse, o yıllarda olan biten her şeyi bilmek ve milletçe horladığımız incittiğimiz tüm kardeşlerimle helâlleşmek istiyorum.
Sadece Ermeniler ile değil, Kürt, Arap, Çerkez, Lâz, Gürcü, Pomak, Yörük, Çingene, Musevî, İsevî, Mecusî, Yezidî, Süryani, Keldanî ve diğerleri, kimin canını yaktıysa bu devlet ve hâlâ daha "sus bakayım, şaplak gelmekte ki yaman gelmekte" diye korkutmaya devam etme eğilimindeyse ve tüm ayıplarını yüz yıl öncesinden sürüp getirdiği "battık, bölündük" paranoyasının tantanasında boğuntuya getiriyorsa, kendimi tüm küskün ve sindirilmiş kardeşlerime elimi uzatmak zorunda hissediyorum.
Ne kadar can acıtıcı olursa olsun, gecikerek de olsa işiteceğim her hakikati, yalan ve inkârdan daha değerli buluyorum.
Şimdi tekrar Pelin Batu’ya gelecek olursak ülkemin değerli bir kanalında, izlenme oranı olan bir programda böyle bir konuşmayla karşılaşıyorsunuz. Ne kadar acı. Haklı-haksız diye ayırmaya gerek bile yok. Son derece utanç verici. Sayın Pelin Batu duruşunuzu beğeniyorum ve destekliyorum. Size ithafen kullanılmış kelimeler hemen hemen her yerde karşılaşılabilecek düzeysizlikte ve sağduyu yoksunluğunda kalıyor. Tabiî ki Ermenilerle aramızda bişiler olmuştur. Onlar bzimkileri, bizimkiler onları bir şekilde acıtmışlardır. Ama bu olayları hiçbir şey haklı gösteremez. Kaldı ki hep onlar yaptı biz birşey yapmadık zihniyeti kafasını kuma gömen devekuşundan daha zavallıdır. Eğer biz elimizi uzatmazsak bu iş nereye kadar gidicek. Eğer sizde benim gibi düşünüyorsanız ve özür dilemek büyüklüktür diyorsanız; http://www.ozurdiliyoruz.com/

30 Aralık 2008 Salı

..Bismillahirrahmanirrahim..

Allah'ım bu kulunun, benim bilmediğim ama senin muhakkak bildiğin sıkıntılarını gider. Benim hiçbirşey yapamadığım dertlerine sen deva ol! Her sarsıldığında elini sen tut! Her incindiğinde yakınlığınla merhemini sür! Onu karamsarlıkla ve gönül acısıyla sınama! Gözlerine yaş yüreğine ümitsizlik düşürme! Onu ve onun sevdiklerini koru! Dualarımla ve muhabbetimle bu güzel insanın yanındayım. Çünkü O'nu Seviyorum...

18 Aralık 2008 Perşembe


99 ESMA, 99 DUA
Ya Rabbi! Seni tarif etmektedir bütün güzel isimlerSen güzel isimlerini aşikar etmezsen ruhum karanlıkta kalırEsma’ül Hüsna’na şahit yaz beni.
ALLAH(cc)!Sensin Allah(cc) sanadır kulluğumSendedir çarem seninledir varlıgımSeni arar ruhum seni anar kalbimBaşkasına değil sana muhtacımBaşkasını değil seni çağırırımBaşkası yaratılmıştır sen yaradansınBaşkası devamsızdır sen daimsin ve daim eyleyensinBaşkaları muhtaçtır sen ihtiyaçsızsın ihtiyaçları görensinBaşka ilah yok sen Allah(cc)’sınSen ki eşi benzeri olmayansınSen ki bütün eksiksiz sıfatların sahibisinCemaline çevir yüzümü başkasına rağbet ettirme kalbimi
Ya Rahman!Sen öyle rahmet edersin ki rahmetinin bir cilvesi cennetim olurRahmetinden bir parıltı sonsuz mutluluğumdurRahmetinin bir damlası herkesin rızkına kefil olurŞu çorak gönlüme merhametini indirŞu fani ömrümü sonsuzluğa eriştir.
Ya Rahim!Öylesine rahimsin ki kulağını sözüme muhatap eylersinAklıma vahyinle tenezzül edersinÖylesine Rahimsin ki istendiğinde zaten verirsinİstenmediğinde de lütfedersinÖylesine Rahimsin ki hak edene hepten verirsinHak etmeyene bile çok bahsedersinÖyle Rahimsin ki dünyayı bu kadar güzel eylersinAhireti ondan daha güzel eylersinYa Rabbi! Korkudan emin eyle beniHüzünden azad eyle kalbimiAteşten uzak eyle beniHicrana düşürme kalbimi
Ya Vehhab!Yokluğa sırf yok oldugu için varlık bahşedersinNankörlerin bile rızkını kesmez inkar edenlere bile nefes verirsinVarlığım senin lütfundur senin ihsanındırAciz varlığıma lütfunu ihsanını daim eyle
Ya Rezzak!Hazinende yok yoktur ol dersin her sey olurYarattığın her canlının rızkı senin katında saklıdırVahyin mümin kalplerin selin akılların rızkıdırYa Rabbi! Sana muhtaç olmak en büyük zenginliğimdirSenin fakirin eyle beniSenin verdiğinle doymak en büyük lezzetimdirSofranda agırla beni
Ya Melik!Kimsenin kimseye fayda vermediği gün hüküm seninGökler yarılırken sahibim sensinYıldızlar dagılırken sahibim sensinVarlığım bana ait değil varım yoğum seninElimde olanlar benim değil sahiplendiklerim de seninYokluğa düşürme beni an seninDarlık verme kalbime mekan senin
Ya Kuddüs!Sensin kuddüs kutsiyet sendendir bundan öte laf olmazSen dilemezsen hiçbir şey pak sayılmazGönlüm sana yönelmedikçe saf olmazKanımı her nefeste temizlediğin gibi nefsimi arındır pak eyleTemizlenenlere muhabbet edersin gönlümü muhabbetinle temizle
Ya Selam!Sensin selam sendendir selamEmrini dinler ateş ki İbrahim(as) için serin ve selametli olurİbrahim(as) gibi dostluğuna kabul eyle beniİbrahim(as) gibi ateşi gül eyle tenimeGül gibi ateşten çiçekler açtır ruhumdaSelamını şebnem gibi dokundur kalbime
Ya Mümin!Sen hidayetini göndermezsen kalpler nasıl mutmain olurSen kalplere itminan vermezsen kim inandığından emin olurSen inandırmazsan kim mümin kalırRevamın tuzağına düşürme beni nefsimin diline bırakma beniÖyle mümin eyle ki beni pişmanlıklarım beni sana döndürsün
Ya Müheymin!Sensin gariplerin sığınagıSensin kimsesizlerin dayanağıSensin hakkı himaye edenSensin aklımı aldanışlardan kollayanSensin ayağımı tuzaklardan kurtaranSen ki zayıfları kuvvetlilerin şerrinden himaye edersinMazlumların hakkını zalimlerden almayı vaat edersinSen ki benim en küçük, en önemsiz,En gizli arzularımı da bilir bana merhamet edersinNefsimin aldatmalarına kanmaktan koru beniAşağıların aşağısına yuvarlanmaktan koru beni
Ya Aziz!İzzet senindir sendendir izzetSen dilersen kimse zillete düşmezSen vermezsen kimsede izzet kalmazKalbim yalnız sana kanarYakınlığınla aziz eyle kalbimiRuhum yalnız seni ararHuzurunla aziz eyle ruhumuHalim yalnız sana aşikarBaşkalarının yanında rezil etme beni
Ya Cebbar!Sen ki mağrurları gururlarına esir eylersinSen ki kibirlenenlerin boynuna kibirlerini tasma eylersinSen ki zor kullanıp zulmedenleri vicdanlarinin pençesine hapsedersinBir sineği vasıta eyle de Nemrutlardan kurtar beniBir asayı vesile eyle de firavunlara galip getir beniEbabilleri gönderde Ebrehlerin fillerinden koru kalbimiNefsimin beni isyana zorlamasına izin vermeAklımın beni saptırmasına geçit vermeHep itaat üzre sabit kıl beni
Ya Mütekebbir!Ben acizim sen Kadir’sinBen fakirim sen Rahim’sinBen ölüyüm sen Hayy’sınBen çaresizim sen Ehad’sınBen muhtacım sen Samed’sinBen sağırım işiten sensinBen körüm gören sensinBen dilsizim konuşan sensinBen yaratılıyorum yaradan sensinBen yokum var eden sensinBen hiçim ama emellerim büyüktürBen yoksulum ama isteklerim çokturBen isterim çünkü sen büyüksünŞahit yaz büyüklüğüne bu küçük kalbimi
Ya Halk!Sen ol deyince her şey oluverirOl de olayım yarattıklarının arasında kalayımHalk ettiğin gibi ahlaklanayımSen yarattın diye güzel olayımHep en güzel kıvamda kalayım
Ya Musavvir!Yokluğa varlık suretini giydiren sensinHiçlige varlik boyasını çalan senGüzeli güzel kılan ancak senin tasvirindirSen ki yüzümü benim için biricik sevdiklerim için tanıdık eylersinKatında makbul olan güzellikle tasvir eyle suretimi
Ya Gaffar!Gizli düşmanlıklarımı bilen sensinGözyaşlarıma değer veren sensinBilirim rahmet denizini bulandıramaz cümle günahlarRahmetinle arındır bağısla beni
Ya Fettah!Damla kadar da olsa sevabım lütfeylede cennetini aç banaŞaşkında olsa aklım kerem eyle de sana gelen yolları aç bana
Ya Alim!Senin için bilmenin başı yokturBen ancak sonradan bilirimSenin bilmediğin bir an yokturBen ancak bazen bilirimSen açık edip söylediğimi de bilirsinSen susup kendime sakladıgımı da bilirsinUnutup kendimden sakladıgımı da bilirsinKendi kuyularıma aklımın iplerini salarımKendime aklım ermez sen beni benden çok bilensinKalbimin kuytularında el yordamıyla dolaşırımKendime kendim yetmez sen bana benden çok sırdaşsınBildiğimi bilenlerden eyle beni bilmediğimi bilenlerden eyle beniSana malum olan ayıp ve kusurlarımla utandırma beni
Ya Kabıd! Ya Basıt!Dara düşürürsün genişlik verdiğinde şükretmeyeniGenişletirsin dara düştüğünde de şükredeni takdir senindirYa Rabbi! Sen ki imkansızı mümkün kılarsınDarda koyma beni dara düştüğümde de şükredenlerden eyle beniSen ki asılları yanında tutarsın gölgede bırakma beni
Ya Hafid!Öyle Hafid’sin ki yokluğa yuvarlarsın varlığıyla gurura düşeniÖyle Hafid’sin ki zillete düşürürsün kendisini yücelteniGururdan azad eyle nefsimi zillete düsürme kalbimi
Ya Rafi!Secdelerimle sultan eyle beniKulluğumla şereflendir beniKatında rütbelendir beniİyiler arasında an beniYükseklere al beni
Ya Muizz!İzzetim varsa ancak senin verdigin kadardırYalnız sana itaat etmenin izzetini ver banaİzzetine ayine et fakiri
Ya Müzill!Sana boyun eğişim en tatlı sevincimdirSenin kapına gelmeyen sonsuz çaresizlikler içindedirSana muhtaç oluşum en büyük şerefimdirCevapsız bırakma beni
Ya Semi!Yare açık yare yare açmaya yare ne hacetFeryadım duyulur aşikare dile dökmeye ne hacetGüllerim döndü hare hare küsmeye ne hacetDil avare dudak bi çare parelenmeye ne hacet
Ya Basir!Körüm körlüğüme bileKörüm gördüğüme bileKörüm gösterdiklerine bileVaat ettiğin cennetine bile körümSenin görmenle görür cümle gözlerAç gözlerimi
Ya Hakem!Sen ki varlık ağacını yokluğun karanlık köklerinden çıkarıp vücuda getirensinSen ki kalbimi bir nutfe gibi rahmetini rahminde besleyip büyütensinKalbime değen sızıları ince ince söz eyleYüzüme değen gözyaşımı damla damla rahmet eyleDudağıma değen heceleri deste deste dua eyle
Ya Adl!Sensin zulme ugrayanların dayanagıSensin mahzun kalplerin sığınağıSenin adaletindir sığındığım senin nizamındır güvendiğimNefsime zulmetmekten koru beniAdaletine razı eyle nefsimiEğrilmekten koru kalbimiRızana göre ölçülendir beniMizanında güzel eyle akibetimiKolay eyle sorgu sualimiHesap verme inceliğiyle yaşat beniZulmetmekten uzak eyle beniZulme uğramaktan koru beni
Ya Latif!Senin hükümlerin her seyin her haline inceden inceye nüfuz ederHükmüne razi olmayı lütfet banaLütfunu hakkımda hükmün eyleHükmünü hakkımda latif eyle
Ya Şükür!Sen ki bana iman verdin dalalette bırakmadınBense sana şükrümde hep eksik yetersiz kaldımŞükrünün lezzetini her dem tattır kalbime dilimeŞükredebilmek bile senden gelen bir nimettirBu nimetin şuuruna erdir fakiri
Ya Aliyy!En güzel sıfatlar bile seni nitelemeye yetmezSenin lütfunun şulesidir bütün güzel sıfatlarEn mükemmel vasıflar bile seni vasfetmeye yetmezSenin cemalinin gölgesidir bütün mükemmel vasıflarSen her türlü tasavvurun ötesindesinSen her türlü hayalin üzerindesinSıfatlarına hayaller erişemez yüceliğine akıl sır ermezSenin lütfunla ulviyet kazanır alemlerSenin tenezzülünle mertebeler kazanır insan, cin ve meleklerAczime yüce kudretinle medet eyleFakrıma ulvi yakınlıgınla imdat eyleSen ki içimin içinde olup bitenleri bilirsin yakinlığına al beniSen ki yüceler yücesisin senden başkasina boyun eğdirme beni
Ya Kebir!Cümle efkar dar kalır senin kibriyanı anlamayaCümle sözler sığ kalır senin büyüklüğünü anlatmayaBir seni büyük bilenlerden eyle beniBüyüklüğünü bilmekle genişlet fikrimiKibriyanı anlayacak akılla donat beniCelalini görmekle genişlet kalbimi
Ya Hafiz!Hıfzının hazinesinde alem bir noktadan ibarettirHıfzının ayinesinde ay ve güneş sönük bir parıltıdan ibarettirBahar kışa döner birgün gün akşama çıkarSabahlar sendendir koru beni sabaha eriştirYıldızlar söner birgün dağlar yerinden oynarGökler senindir koru beni kapına yetiştirGöklerde ölür birgün yer yerinden oynarHer yer senindir koru beni menzile eriştirKuşlar dağılır birgün denizler kaynar ufuklar senindirKoru beni ötelere eriştirİsmim unutulur birgün sesim boşlukta çınlarYakınlıklar sendendirKoru beni yakınlıgına eriştirDefterim açılır birgün günahlarım çok tutarTakdir senindir koru beni affını yetiştirSözüm biter birgün sessizlik uzar kelam senindirKoru beni müjdeni yetiştir
Ya Mukit!Sen ki herkesin her ihtiyacını her an görüp gözetirsinSana ayandır her türlü niyet ve hareketimSen ki sonsuzluk istediğini kalbime ilham edersinSana malumdur bütün dualarım ve isteklerimSen ki zayif ve acizleri yetim ve yoksulları kollayıp gözetirsinSana aşinadır acizliğim ve yetimliğimSen ki öncelikle yoksullara keremde bulunmayı seversinSana aşikardır sevapça yoksulluğum ve eksikliğimNiyetlerimi güzelleştir ihlasa eriştir beniÖmrümü ebede bitiştir cennetine yerleştir beniYoksulluğumu rahmetine ayine eyle baskasına el açtırmaGünahlarımı gufranına bahane eyle yüzümü kara çıkarma
Ya Hasib!Emellerim hesaba gelmez arzularım sayıya dökülmezDefterimden yanlışlarımı çıkar ki hesabım kolay olsunİhtiyaçlarımın en küçüğüne hayallerimin hiçbirine elim yetişmezKalbimin sızılarını topla ki hesaba gelir bir duam olsun
Ya Kerim!Ya Rabbi! Kereminle güzel eyle her halimiKereminle sevindir kalbimiSen ki en çok acizlere ve zayıflara ikram eylersinSen ki hiç sebepsiz hiç hesapsız kerem eylersinSen ki bir avuç tohumda bir bahçenin ağacını saklarsınCennetine al hiç bitmeyen ikramına eriştir beniKerem et bu acize az sevabını çok eyle
Ya Rakib!Ömrümün her anında seni anmak dilerimLakin halim el vermez unuturumKalbime zikrini yerleştir uyandır beniÖlüm anımı seni anarak yaşamak isterimLakin mecalim yetmez susarımDualarımı katına eriştir yandır beniHesap günü seni razı etmeyi arzu ederimLakin sevabım yetmez korkarımYaptıklarımı hayra eriştir iyilerle andır beni
Ya Mücib!Arza hacet yok halim sana ayandirSöze gerek yok sessizliğim sana beyandır
Ya Vasi!Varlık sensiz darlanır
Ya Vedud!Sen sevdiğin ve sevdirdiğin için bakar yüzler yüzlereSen sevdiğin ve sevdirdiğin için güneş doğar günlereSen sevdiğin ve sevdirdiğin için baharın gelir her yereSen sevdiğin ve sevdirdiğin için kelamın deger dillere
Ya Mecid!Yakınlıgın ulviyetine engel değil kiBana akla hayale gelmez güzellikler bahşedersinUlviyetin yakınlıgına engel değil kiBana benden de yakın olduğunu her daim söylersin
Ya Bais!Zerrelerimi topla bir bir dağıldıklarındaHayat ver yeniden onlara ulaştır en sevdiklerimin yanına
Ya Şehid!Seni görür gibi yaşamak en güzel haldirSenin gören oldugunu görmek en güzel tecellidir
Ya Hakk!Ancak sana yönelmek kuluna haktırKıblenden saptırma beniAncak sana edilen dualar kuluna haktırMahrum bırakma beniAncak senden dilemek kuluna haktırSahipsiz bırakma beniAncak sana dayanmak kuluna haktırÇaresiz bırakma beniAncak sana varan yollar kuluna haktırYoldan çıkartma beniHer seyden çok seni sevmek kuluna haktırYetim bırakma beniBela hakkımdaki hükmün haktırYa Rabbi hak ettiğimle değil lütfunla ağırla beni
Ya Vekil!Aczimi sana şefaatçi ederimKudretini dayanağım eylerimFakrımı sana elçi ederimRahmetini sığınagım eylerim
Ya Kaviyy!Aczimi bilip dergahına geldimİyyakenagbudü ve iyyakenestainFakrımı bilip senden istedimİyyakenagbudü ve iyyakenestainHavl senindir kuvvet seninKavi olan ancak sensin
Ya Metin!Demir emrinle parçalanırken nefsimin elinde bırakma beniDaglar sana boyun eğmişken şeytanın aldatmacalarına kandırma beniDenizler izninle yarılırken sebeplerin arasında oyalama beniDilim sana içtenlikle yakarırken sözlerimden fazlasıyla anla beni
Ya Veliyy!Sana tevekkül ettim vekilim sensinSana iman ettim sahibim sensinSana sığındım sırdaşım sensinSana güvendim veliyyim sensinSana bağlandım dostum sensinSana tutunuyorum bütün varlığımlaKimsenin yere yıkmasına izin verme beni
Ya Hamid!Hamid sensin hamd sanadırDiller senin hamdinle tatlanırHer nefes sana minnetle verilir ve alınırSana sonsuz övgümü biricik övüncüm eyleMinnet altında ezdirme kalbimi
Ya Muhsi!Hadsiz acz ve zaaf içindeyimDüşmanlarım pek yaman incitenim sayısızdırSana şükrüm yetersiz arzularım hesapsızdırFıtratımın diliyle yalvarıyorum dualar ediyorumİsteyenlerin ve istenenlerin sayısını bilen ancak sensinKalbime yoldaş eyle merhametini
Ya Mübdi!Sen ki her şeyi misilsiz ilkin yaratansınYaradışını her an yenileyen ve yeniden yaratacak olansınSevabımın yokluğunu rahmetine vesile kılElemimin çokluğunu lütfuna sebep kılGünahımın bolluğunu affına bahane kıl
Ya Muid!Ten kafesinden çıkınca sana varır ruhlarSende son bulur sonlar
Ya Muhyi!Çürüyüp toz olmuş kemiklerin hatırını yalnız sen sorarsınÖlmüşlere ve unutulmuşlara yalnız sen hayat bagışlarsınÖlümümü ebedi dirilişime başlangıç eyle
Ya Mumit!Ölüm uzak değil bedenden bilirim ki ölümde sendenFaniyim fani olanı istememAcizim aciz olanı istememRuhumu rahmana teslim eyledim benÖlümüm son değil başlangıçtır bilirimSonsuzluğa baslangıcımı iman üzre eyle Ya Rabbi
Ya Hayy!Her diri senden alır dirliğiniDiriliğimi diriliğine ayine eyleÖlüm bile senin ihya etmenle diridirÖlümümü ebedi hayata bahane eyle
Ya Kayyum!Yokluğa düşürme kalbimi yanında tut sevdiklerimiUnutuşlara gömme yüzümü nazarında tut güzelliğimi
Ya Vacid!Varlığını anlatmaya var sözü yetmezVarlar seninle vardırVarlığını anlamaya varlığım yetmezVarlık sana şükrandırVarlığının öncesi yok senin önceler seninle vardırVarlığına son yok senin sonralar seninle vardırVarlığına bahane yok senin an seninle vardırBeni bensiz bırak beni sensiz bırakma
Ya Macid!İzzet sahiplerinin olanca izzeti sana aittirÖvülenlerin bütün güzellikleri sana aittirİyilerin bütün iyilikleri sana aittirSevap sahiplerinin bütün sevapları sana aittirVereceklerine karşılık değildir olamaz ibadetimAncak verdiklerin içindir cennetine al beni
Ya Vahid!Kalbim her şeye bağlanır ayrılığın ardından ağlamaklıdırSen ki birsin başkalarına koşturup yorma beniRuhum her gelene sevdalıdırGidenlerin gidişiyle yaralanırSen ki birsin çoklukta bırakıp ağlatma beniKaygılarım bin türlü korkularım dağlar kadarSen ki birsin yokluga düşürüp unutma beniSözüm kimseye geçmez kuvvetim kıl kadarSen ki birsin boynu bükük çaresiz bırakma beniBir seni bir bilirim işte kapına geldim başkalarına bırakma beni
Ya Kahhar!Sen öyle Kahhar’sın ki kahrında lütfun çok kahrında acelen yokSen öyle Kahhar’sın ki kahrında adalet var kahrına sınır yokDüşmanımız çok aczimiz nihayetsizdirKahrınla helak eyle zalimleri
Ya Samed!Doğurmadın doğrulmadın dengin yok benzerin de haşaHerkes sana muhtaç her şey sana muhtaçSen muhtaç değilsin hiç kimseye ve hiçbir şeye aslaBen sahip olduğuma da muhtacım sahip olmaya daSen her şeyin sahibisin ama sahip olmaya bile muhtaç değilsinSana muhtaçlıgım en büyük zenginliğimdirSenden başkasına muhtaç eyleme beniSenin dergahında fakrım en güzel vesilemdirSenden baskasına el açtırma beni
Ya Kadir!Öyle kadirsin ki kudretin olmasaVar diye bir şey olmaz yok zaten anılmazSen ki varsın yokluktan korkmamSen ki kadirsin aczimden utanmamSen ki rahimsin fakrımdan sıkılmamAczime kudretinle medet eyleFakrıma rahmetinle imdat eyle
Ya Muktedir!Senin kudretine sınır çizilmezÇünkü kudretine aczin zerresi deymezSenin kudretine göre zor yada kolay olmazSenin kudretine göre her şeyde bir şeyde fark etmezSen ki her şeyi bir şey gibi kolayca yaratırsınToprakta bırakma beniSen ki bir şeyi her şey gibi özenle yaratırsınUnutuşta bırakma beni
Ya Mukaddim!Sen her şeyi varlığından önce takdir edersinSen her işin başını ortasını ve sonunu bilirsinBen sevdiklerimi sen var ettikten sonra sevdimSen ise sevdiklerini benden önce sevdin ve sevdiğin için var ettinBen kendimi sen var ettikten sonra bildimSen ise beni var olmamdan önce bilirdinUgradığım her yerde zaten sen vardınTanıdığım her yeni alemi başından beri tanırdınKalbimin ilk atışından önce bana yar idinBen kendimi sevmeye geç kaldımMukaddim sensin dilediğini dilediğine üstün kılarsınSensin mukaddim dilediğini öne alır dilediğini sona bırakırsınÖnce yaptıklarımı sonra yapacaklarımı bağışlaBaşka ilah yok ancak sensin Allah(cc)
Ya Muahhir!Zaman senindirDilediğin işi öncelersin dilediğini ertelersinİzzet senindirDilediğini yanına alır dilediğini uzak eylersinİrade senindirİstediklerimi şimdide verir sonraya da bırakırsınHüküm senindirDilersen başkalarını bana tercih ederDilersen beni başkalarına tercih edersinHayat senindirDilersen ecelimi acilen verirsin dilersen tehir edersinTakdir senindirDilersen cezami hemen verirDilersen tövbe edeyim diye geciktirirsinBeni başkasına tercih et başkasını bana tercih etmeBeni benden al beni senden uzak etmeRahmetini öncele gazabını ertelePişman olmama izin ver ecelimi tehir eyle
Ya Evvel!Senin varlığın evvelden evvelSenindir sırrını kavrayamadığım ezelSen öncelerden de öncesinSenindir zaman sen öncesizsinHer şeyin aslı senin katındadırHer işin başı senin yanındadırYokken bana sahip çıkan sensinBenden önce beni anan sensinÖnceleri yoktum sen var eyledinSonraları unutulucam sen an beni
Ya Ahir!Sensin sonraların sonrası nihayetin yok seninHer şeyin sonu senin yanındaHer işin sonucu senin lütfunlaSeninle sona erer hasretlerimSende son bulur beklemelerimSeninle güzelleşir sonum sende gerçek olur umutlarımSeninle sonsuzlaşır an senin müjdenle genişler zamanSeninle gelir yarınlar seninle var olur sonralarSenin lütfunla varlık evine konuk oldumBugün var yarın yokumSonumu sonsuzluk eyle akibetimi hayr eyle kabrimi gülizar eyleEcel geldiğinde müjdeni söyle
Ya Zahir!Her şeyin yüzünde kudret ve rahmetiyle görünen sensinHer şey kendini gösterdiğinden çok seni gösterirSen zahir olmasan ışık kör kalırSeni görür gibi yaşamakla güzelleştir halimiSenden baskası şahit olmaya deymiyorZuhuruna şahit olanlardan eyle beniSeni anlatan kelimeler hiç bitmiyorAyetlerine şahit yaz beniGözlerim seni görmeye yetmiyorKalbimde görünür eyle kendini
Ya Batın!Sen herkese gizli kalırsınHiçbir şey sana gizli kalamazDipsiz kuyular derin kurutulmuşluklarUçsuz bucaksiz ufuklarIşıgın erişemediği derinlikler sana ayandırKalbimin sızıları ruhumun arzuları aklımın sırları sana aşikardırSen ki hiçbir tasavvurun erişemeyeceği gizliliktesinAklımı hikmetinin inceliklerine aşina eyleSırlarını arayışımı en tatlı heyecanım eyleSen ki irade ve hikmetinle her şeyin iç yüzünde saklısınNefsimi iradene ram eyleSen ki her şeyin içine ve aslına hükmedersinKalbimi en güzel hallerle hallendirVarlık senin izzet ve azametine perdedirSırlarını aç perdeleri indir
Ya Vali!Nefsimle beni sınayan sensinÖmrümü eksiltende artıranda sensinÖmür senin dilediğindirMalımı azaltanda çoğaltanda sensinElimdekiler senin verdiğindirSen dilemedikçe ben dileyememDilediğim sensin dilediğim senin dilediğindirSen ki kainata zerre zerre hükmedersinKalbimi kalp eyle dininde sabit kılSen ki her an her ihtiyaca kafi gelirsinFakrıma medet eyle katında şefaatçi kıl
Ya Müteali!Sen bütün yüceliklerden yücesinYüceler yücesi sensinSensin ulviler ulvisi sensin perdelerin gizlediğiSensin görünenlerin gösterdiğiSensin kainat kitabının hecelediğiİyiliklerin sahibi sensin her dilin yücelttiği sensinUfukların sahibi sensinSen MütealsinHer şeyden ala, her kusurdan müberra, her noktadan paksınSonsuz kusurlu bu fakirHer kusurum senin kemalini anlamam içindirKusurumu kemaline erişme vesilesi kılSen MütealsinHer şeyin üzerinde her yüceliğin ötesindeHer eksiklikten münezzehsinSonsuz fakr içinde bu fakirFakrım senin rahmetini tatmam içindirFakrımı rahmetine yetişme vesilesi kılMüteal sensin sonsuz acz içinde bu fakirAczim senin kudretine dayanmam içindirAczimi kudretine sığınma vesilesi eyleMüteal sensin, İlah sensin, Rab sensinKulluğumu rızanı kazanma vesilesi eyle
Ya Berr!Yoktum yokluğumun farkında değildimİyilik ettin var eyledin beniAnılmıyordum anılmaya değer değildimİyilik ettin insan eyledin beniBilmiyordum bilmediğimi bilmiyordumİyilik ettin kendini bilir eyledin beniİnanmıyordum senin farkında değildimİyilik ettin inanlardan eyledin beniKimsesizdim kendime dost arıyordumİyilik ettin dostun eyledin beniYetimdim sahibimi arıyordumİyilik ettin rahmetine çağırdın beniHatalıyım pişmanlık duyuyorumİyilik ettin kapına çağırdın beniYüzüm yok kimseye yaranamıyorumİyilik ettin dergahına aldın beniGünahım çok senden utanıyorumİyilik ettin gufranına boğdun beniSenden iyilik istemeye ne hacetİstememi isteyişin zaten iyiliğin değil miSenden istemeye ne hacetVermek istemeseydin istemeyi vermezdin kiBen sustum Ya Rab sen söyle iyiliğimi
Ya Tevvab!İste kapina geldimEdemedigim bütün tövbeler için sana tövbe ediyorumİşte dergahına vardımDileyemediğim bütün özürler için senden özür diliyorumSana dönüyorum çünkü gidecek başka kapı bilmiyorumBeni nasıl kabul etmezsin ki kapınaÇünkü söyle dediğini biliyorum“Allah(cc)’ın kabulünü vaat ettiği tövbeO kimselerin tövbesidir ki cahillikle bir suç işlerlerve çarçabuk tövbe ederler”Bunları söylemekle cahillik ettimse tövbe Ya Rabİste çarçabuk tövbe ettimSen tövbe edenleri seversin bilirim
Ya Müntekim!Sen ki isyana ve inkara pek şiddetli karşılık verirsinİntikamın haktır seninSen ki mazlumların ahını işitir ezilenlerin halini görürsünCehennemin haktır seninSen ki dilediğine rahmet eyler dilediğine azab edersinAdaletin haktır seninNefsimi isyandan uzak tutNefsimin eline bırakma beniKalbimi nisyandan uzak tutEn güzel hale kalp eyle kalbimiZalimden ve zulümden uzak tutAdaletine razı eyle beniRahmetini ver gazabından uzak tutLütfuna muhatap eyle beni
Ya Afüvv!Sen affedicisin sen affetmeyi seversinSen severek affedersinSenin merhametli nazarın nice günahları silip süpürürSenin affının gölgesinde bütün günah defterleri yanıp kül olurSen affetmeyi öyle çok seversin kiGünahımı dilersen affedecegini biliyorum diye de affedersin beniSen öyle nezaketle affedersin kiKendi hafızamdan da silersin günahlarımı mahcup etmezsin beniHatalıyım itiraf ediyorum kusurluyum kabul ediyorumİsyanım çoktur biliyorum çok unuttum utanıyorumUnuttuğumu da unuttum şimdi hatırlıyorumAldandım affını umuyorum
Ya Rauf!Yokluğumda bile hatırımı sorup var eyleyensinSen ki bütün şefkatlilerden şefkatlisinCemalinle iltifat et bana refetinle muamele et bana
Ya Malikü’lmülk!Mülk senindir mülkünde dilediğini eylersinSenindir mülk dilediğini mülküne dahil edersinBedeni senin mülkündendirHücre hücre tek sahibim sensinKalbim senin elindedirİsyanda da itaatte de tek sahibim sensinSözüm senin verdiklerindendirSustuğumda da konuştuğumda da tek sahibim sensinRuhum senin emrindirHayatımda da ölümümde de tek sahibim sensinYokluğumda da varlığımda da tek sahibim sensinMülkünün haricinde bir yer yok ki çıkayımBaşka kapı yok ki çalayım yanına al beni
Ya Zü’l-celal Ve’l-ikram!Keremin öyle bol ki seninBir çiçeğin güzelliğinde baharın ihtişamını gizlersinKeremini celalinle gösterirsinLütfun öyle çok ki seninBir damla suya bin hayat bahşedersinLütfunu ihtisamla açık edersinGörünmen öyle açık ki seninZuhurunun şiddetinden gözlerden gizlenirsinCemalini kereminle gösterirsinSen ki en sevgilini(asv) bana elçi eylersinEn sevgilini(asv) en sevgili eyle banaKaranlıklarımı dağıt nur eyle beni
Ya Muksit!Hak senin yanındadırHaklıların hakkı senin katındadırHer muhtaca payını veren senin adaletindirPayıma düşene razı eyle beniFazlından fazla fazla ver bana
Ya Cami!Sen ki İbrahim’in(as) kuşlarını dağ başlarından geri toplayansinAz olan sevaplarımı da topla hesap günü geldiğindeİyilikten yana ne varsa senin katındadırYetersiz olan iyiliklerimi topla hesap günü geldiğindeYokluğu varlığın alnına şebnem eyleyen sensinKerem et beni ve kardeşlerimi de cem eyle iyiler meclisinde
Ya Ganiyy!Öyle Ganiyysin ki lütfunu hak etmek gerekmezİhsanina layık olmak gerekmezElim istediklerime yetişmiyor kalbimin emelleri hiç bitmiyorHayallerime kainat dar geliyor dilime sadece dua değiyorİstesem ancak senden isterimİyyakenestain iyyakenastain
Ya Mugni!Bütün zenginlikler senin ikramındırElimizde olanlar değil sadece elimizde senin ihsanındırSahip olduklarımız değil sadece varlıgımız da senin ikramındırHer zenginin zenginliği senden başkalarına el açtırma beniYalnız sana karşı fakir olanlardan eyle beniFakirlik korkusundan azad eyle nefsimiNeyim varsa senin verdiğini bilenlerden eyle beniKainata dilenci eyleme kalbimiSenin nazlı bir misafirin olarak ağırla iki dünyada beni
Ya Mani!Sen mani olursan kimse manileri kaldırası degilSen engelleri kaldırırsan hiçbir şey engel olası değilBen bana gerekeni bilmem Hakim sensinMen eyle bana verme neler engelse sana gelmeme
Ya Darr!Zarar da fayda da senin iznindedirZarara izin vermende bir hikmetledirSen hakkımda zarar murad etmezsinİyilik senden kötülük nefsimdendirİyiliğe mecalim yok sen iyileştir beniZarar da görünse faydadır taktir ettiğinKendime faydam yok zarardan kurtar beni
Ya Nafi!Yokken var edişin bana öyle bir fayda kiKömürü elmasa çeviren simya gibiVicdanıma sakladığın sır öyle bir cevher kiAdem’in(as) pişmanlıgını açık eden dua gibiKalbime koyduğun muhabbet öyle değerli kiİbrahim’e(as) ateşi serin eyleyen sır gibiBana bahsettiğin hayat öyle bir Kevser kiİsa’nın(as) ölüleri dirilten dokunuşu gibiTenime verdiğin afiyet öyle bir merhem kiEyyub’un(as) yaralarını iyileştiren deva gibiGözlerime değen nazarin öyle bir ışık kiYunus’u(as) üç karanlıktan çıkaran nur gibiYüzüme tebessümü koyan yaradışın öyle güzel kiYusuf’u(as) yüzüne tutulan ahime gibiBana vaat ettiğin cennet öyle bir müjde kiMuhammed’in( asv) canlar okşayan tebessümü gibiHer hayır senin elindendir katında hayra eriştir beniHer menfaat senin taktirindedir rahmetinden menfaatlendir beniHer fayda senin izninle gelir lütfundan faydalandır beniSensiz benden bana çare yok bana iyiliğin gerekSensiz kimseden kimseye fayda yok bana kalbi selim gerek
Ya Nur!Sen ki varlik aleminin nurusunSendendir çehrelerden parlayan nurSendendir göze bakış veren sırSendendir gönle neşe veren sürurSeninle nurlanır kalbim seninle aydınlanır aklımNurunu yağdır bana
Ya Hadi!Sensin kalplerimize Hak yolunu gösterenSensin vicdanımıza Hakkı aşina eyleyenİnayetini kar eyle bana hidayetini yar eyle banaYolunu yol eyle bana lütfunu bol eyle bana
Ya Bedi!Hiçligi varlıkla taçlandiran sensinVarlığı yokluktan çıkarıp süsleyensinSen ki her şeyi eşsiz bir güzellikte yaratırsınEşsiz yakınlığına al beniSen ki her işi özenle ve incelikle tamamlarsınİnceden inceye sev beni
Ya Baki!Ne zaman lezzet alsam tükenince elem çekerimLezzetleri daim eyleyen sensinNe zaman kavuşsam ardından ayrılığı beklerimKavuşmaları sahici eyleyen sensinNe kadar çok sevdam varsa o kadar çok veda beslerimKalbime ebedi sevdalar düşüren sensinÖmrüm kisa elim yetişmiyor kalbim kandırBaki olan ancak sensin Beka bahşet imanıma
Ya Varis!Yok bildiklerim senin nazarındadırYitirdiklerim senin katındadırBitirdiklerim senin yanındadırUnuttuklarım senin hatırındadırUnutulmuşları sonunda sen anarsınGidene de kalana da Varis sensinEbedi kavuşmaklar ver bana
Ya Resid!Ya Rab sensin hakiki biricik mürşitYönümü sana çevir yolumu sana getir
Ya Sabur!Eyyub’a(as) sabrı sen öğrettinEyyub’a(as) sabrı sen verdinSen ki sabrı için Eyyub’u(as) översinSensin Sabur asıl sabreden sensinSabur sensin sabredenleri seversinSabrın öyle ki ben kuluna hilmin çokSabredersin ki cezalandırmak ta acelen yokSabrın var ki pişman olacaklara mühletin çokSabrın öyle ki sabretmeyenlere bile sabırsızlıgın yokSen ki bütün sabredenlerin sabır sebebisinMuhabbetine mahzar olan sabilinden eyle beni
~ AMIN ~

4 Aralık 2008 Perşembe

İBRETLİK

ÖLÜM ANI
Rasullullah Efendimiz(S.a.v.) şöyle buyuruyor:”Herhangi bir kimse ölüp ruhu bedenini terkedince şöyle bir ses gelir:’Sen mi dünyayı bıraktın, yoksa dünya mı seni? Sen mi dünyayı bıraktın, yoksa dünya mı seni? Sen mi dünyayı topladın, yoksa dünya mı seni toparladı? Sen mi dünyayı öldürdün,yoksa dünya mı seni? Yıkanmak üzere teneşire konulduğu zaman 3 defa üstüste şöyle bir ses gelir: ‘Kuvvetli bir bedenin vardı. Onu bu derece zayıf düşüren nedir?Çok tatlı bir dilin vardı.Güzel güzel konuşuyordun.Şimdi seni kim susturdu? Kaç tane çok sevdiğin dünya dostların vardı. Hani, şimdi onlar neredeler; seni niçin böyle yanlız bıraktılar? Kefene sarıldığı zaman şöyle bir ses gelir: Harçlıksız, azıksız uzun yola çıkılır mı? Geri dönülmeyecek çok uzun bir yola çıkıldığını bilmiyor musun? Yılan çıyanla dolu kabir evini cennet bahçesine çevirdin mi? Tabut içine yerleştirilince şöyle bir ses gelir :Ey ahiret yolcusu! Eğer Allah’ın rızasını kazandın da bu yola çıktıysan müjdeler olsun sana! Yok eğer O’nun öfkesini kazandın da öyle bu yola çıktıysan yazıklar olsun sana! Tabut kabrin kenarına konulduğunda bir ses gelir: Ey insanoğlu! Dünyadayken şimdi yerleşeceğin bu kabir evin için ne hazırlık yaptın mı? Bu karanlık yer için ışık getirdin mi? Yataklar beğenmeyen sen, bu çıplak halinle burada nasıl yatacaksın? Kabre yerleştirilince yine bir ses gelir: Ey insanoğlu! Üzerimde bülbüller gibi konuşuyordun. Şimdi karnımda susuyorsun! Defin işi bitip halk kabristanı terk ederek ayrıldık tan sonra Yüce Allah’tan bir nida gelir: Ey benim kulum! Yalnız kaldın. Seni bu karanlık yerde eşin dostun terk edip gittiler. Halbuki bunlar senin yakınların ve dostlarındılar. Bu duruma gelmemen için hiçbirisinin faydası olmadı. Sen ise benim emirlerime hep karşı geliyordun. Yapılan öğütleri dinlemiyordun.Şimdi gerçeklerle yüzyüzesin. Seni bu karanlık yerde yalnız başına bırakmak benim şanıma yakışmaz. İzzet’im ve Celal’im hakkı için ben de sana şefkatle, rahmetle muamelede bulunacağım, Şimdi sana bir ana-babanın evladına olan şefkat ve merhametinden daha fazla şefkat ve merhamet göstereceğim Seni memnun kılacağım! deyip kabri cennet bahçelerinden bir bahçe haline dönüştürür ve içerisini kıyamete kadar kendisine arkadaşlık edecek huriler ve gılmanlarla doldurur. Kıyamete kadar birlikte cennet nimetlerinden faydalanırlar. Ey insanoğlu! Seni karşılıksız yoktan yaratan Yüce Allah’ının büyüklüğüne,şefkat ve merhametine bak O ne büyük Sultanlar Sultanı’dır ki,böyle günahkar kulların suçunu bağışlar ve o ne derece merhametli bir Allah’tır ki, her gün binlerce defa kullarının ayıplarını görüp örter.Kimsenin ayıbını yüzüne vurmaz.Öyleyse O,şanına yakışanı yapmaktır.Bize düşen de kula yakışan şeyleri yapmaktır. Kulluk mevkii,hizmet mevkiidir.Yüce Allah’a hizmet.Yaratan’ın hatırı için yarattıklarına hizmet.Allah’ım! Son nefesimizi kulluk hizmetinde solumayı nasip ve müyesser eyle!

MEVLANA’DAN KISSA
Vaktiyle Hz. Süleyman, kuvvet ve haşmetiyle yolda giderken bir alay karıncaya rast geldi. Karıncaların hepsi, tazim etmek üzere huzuruna koştular. Bir an içinde binlerce, hatta daha da fazla karınca huzura vardı.
Fakat bir karınca, hemencecik huzura gelmedi. Yuvasının önünde bir toprak tepe vardı. O tepeyi düzeltmek için yel gibi toprak zerrelerini birer birer taşımaktaydı.
Süleyman, bu karıncayı yanına çağırıp dedi ki:
Ey karınca! Görüyorum ki pek güçlü sayılmazsın. Nuh un ömrüyle Eyyûb un sabrına sahip olsan yine bu tepeyi kaldırmaya güç yetiremezsin. Böyle bir iş, senin gibisinin kol kuvvetiyle yapılamaz. Bu tepeyi sen kaldıramazsın.
Karınca dile geldi:
Padişahım! dedi, bu yolda ancak himmetle yürünebilir. Sen benim yaratılışıma bakma. Himmetimdeki yüceliğe bak. Benden ayrı bir karınca var. Göremiyorum onu. Fakat beni aşk tuzağına çekti. Bana dedi ki: Sen şu toprak tepeyi dümdüz yol yaparsan ben de senin yolundan bu hicran kayasını kaldırır, seninle düşer kalkarım. Hemen şimdi ben de bu işe bel bağladım. Bu toprağı taşımaktan başka çarem yok. Bu toprağı kaldırır, tepeyi dümdüz bir hale getirirsem onun vuslatını elde edebileceğim. Bu hususta çalışıp çabalarken ölebilirim, ama hiç olmazsa yalan yere bir davaya kalkışmış sayılmam ya!
Azizim, aşkı karıncadan öğren! Gözün kıymetini körden belle!
Karıncanın kilimi karadır ama gayret kemeri vardır belinde. Karıncaya bile hor bakma sakın! Onun da gönlünde bir aslan yatar.
Bu yolda hal böyle; bir karınca, bir aslanın kulağını çekmede… HZ.MEVLANA…

20 Ağustos 2008 Çarşamba

İSTİHARE ("GAYB"I, ALLAH’A DANIŞMAK)

"İstihare" İslâmiyet’te çok önemli bir husustur!. Yapılacak bir işte gaybı bilen Allah’tan danışmak, bütün inananlar için son derece önemli bir imkândır.Bu yüzdendir ki Rasûlullah aleyhisselâma inanan yakın sahâbesi şöyle derdi:-Rasûlullah salla'llâhu aleyhi ve sellem bize tüm işlerimizde istihareyi tavsiye ederdi!." İSTİHARE NAMAZIHazret-i Rasûlullah aleyhi's-selâm'ın tavsiye ettiği "istihâreyi" bize Hazret-i Ebû Bekr, İbn Mes’ûd, Ebû Eyyûb el-Ensarî, Ebû Saîd el Hudrî, Sâ’d bin Ebî Vakkas, Abdullah bin Abbas, Ebû Hureyre gibi birçok önde gelen ashâbı Resûl nakletmekte.Evet nedir bu nakil?.. Ne buyuruyor Rasûlullah aleyhi’s-selâm:-Biriniz bir işi ciddî olarak düşünüp karar aşamasına geldiğinde, farzın dışında iki rek’ât namaz kılsın ve ardından şu duâyı yapsın.’Duâ, yukarıda verdiğimiz metindir.Namazda bilenler, birinci rek'âtta "kul ya eyyühel kâfirûn" ikinci rek'âtta da "İhlâs" sûresini okurlar Fâtiha'dan sonra; bilmeyenler de her iki rek'âtta da "İhlâs" okurlar.Şâyet o gece gerekli ve yeterli işaret alınmazsa, yediye kadar devam etmek icap eder. Çünkü Resûl-i Ekrem, Enes bin Mâlik'e bu konuda şöyle demiştir:-Ey Enes, Bir işe teşebbüs etmek istediğinde, o iş hakkında yedi kere istihare et. Sonra gönlünden geçen karara, eğilime bak. Çünkü hayır, gönüldeki temayüldedir."Ancak iş acele ise, daha fazla süre de yoksa?.. O zaman iki rek'ât namaz kılıp, istiğfar edip, salâvat getirdikten sonra şu şekilde duâ edilmelidir:-Allah'ım herşeyi ve bütün gaybı, geçmişi ve geleceği bilen sensin. İçinde olduğum durum da bilgin içindedir. Beni nefsime, kendime bırakma; bana hayrı hissettir ve hayrı kolaylaştır. Beni şerri seçmekten koru ve şer yolunu kapa!. Senin mülkünde ortağın yoktur, her şeye gücün yeter, ben senin kulunum ve sen de benim rabbim olan Arşın âzim Rabbisin. Lûtfen bana yol göster, gerçeği ilham et."Bundan sonra Allah’a tevekkül edilip, içe doğan biçimde hareket edilir.
İSTİHARE DUASI Okunuşu: Allahümme inniy estehıyrüke biılmike estakdirüke bikudretike ve es’elüke min fadlikel azıym. Feinneke takdirü ve lâ akdirü ve talemü ve lâ a'lemü ve ente allâmül guyûb. Allahümme in künte ta’lemü enne hâzel emre hayrün liy fîy diynî ve meâşiy ve âkıbeti emriy fakdürhu liy ve yessirhü liy fiyhi. Ve in künte ta'lemü enne hâzel emre şerrün liy fiy diynî ve meâşî ve âkıbeti emriy feasrifhü anniy veasrifnî ahnü vakdür lilhayre haysü kâne sümme ardınî bihi.Anlamı: - Allah'ım ilminle bana hakkımda hayır olanı bildirmeni niyâz ederim. Gücün yettiği için bana güç vermeni isterim. Hayırlı olan tarafın bana açıklanması için, senin o büyük fazlı kereminden dilerim. Çünkü sen güçlüsün, bense güçsüzüm. Sen bilensin, ben bilemem. Gaybın bütün sırlarını bilen sensin. Allah’ım, eğer.. (işini söylersin).. benim dinim, hayatım, âhiretim için işimin sonucunun hayırlı olduğu bilgin içindeyse, bu işi bana kolaylaştır ve nasib et.Allah’ım eğer.. (işini söylersin). benim dinim, hayatım, âhiretim için işimin sonucunun hayırsız olduğu bilgin içindeyse, beni o işten soğut ve uzaklaştır ve nasib etme.’
"Allah'ım! Senin ilmine göre hayrını diliyorum, kudretinden güç istiyorum, senin büyük fazlını diliyorum. Zira sen kadirsin, ben kadir değilim, sen bilirsin ben bilmem, sen gizlileri bilirsin. Allah'ım eğer sen bu işin benim dinim, geçmişim, sonum, şimdim ve geleceğim hakkında hayırlı olduğunu biliyorsan bunu bana takdir eyle, kolaylaştır. Eğer bu işim benim dinim, geçimim, sonum, şimdim ve geleceğim hakkında şerli olduğunu biliyorsan bunu benden, beni de bundan çevir, hayır nerede ise bana onu nasip eyle, sonra beni onunla hoşnud eyle."
İSTİHAREDE GÖRÜLENLERİstihârede şâyet güzel şeyler görülürse, din büyükleri görülürse, Yeşil, beyaz gibi renkler görülürse, hayra; siyah, mavi, sarı gibi renkler görülürse de o işten uzak durmaya gayret edilir. İSTİHARE, BİR TÜR OTOKONTROLDÜR!Özellikle, tasavvufla ilgilenmek istiyenlerin, yanlış bir kapıyı çalmamaları için istihâre ehemmiyetle tavsiye olunur.Bazıları, zaman zaman kendi durumlarını sorma amacıyla da istihâre yaparak bir tür oto-kontrolda devam ederler.
ALLAH’A SORAN ASLA PİŞMAN OLMAZ !Şunu unutmayalım ki.Bize hayır gibi gelip, şiddetle arzuladığımız nice şeyler vardır ki, onlar gerçekte bizim için şerdir. Bize şer gibi gelip, o şeyden uzak durmak için şiddetle direndiğimiz nice şeyler vardır ki, onlar da gerçekte hayırdır. Allah bilir, biz bilemeyiz.Öyle ise Allah’a soran, kesinlikle bilelim ki, asla pişman olmaz!.

24 Temmuz 2008 Perşembe

İSTER İNAN İSTER İNANMA!!!

Orta ABD'nin uluslararası hukuk kurallarını hiçe sayarak Irak'ı işgal etmesi; Ortadoğulu Müslümanlar için önemli bir figür olan Şeyh Yasin'in İsrail tarafından öldürülmesi ve İspanya'da bir trende patlayan bomba yüzünden 300 kişinin hayatını kaybetmesi... Artık hiçbir şeye şaşırmıyoruz, hatta tam tersi; dünyanın gittikçe kaotikleşen bu haline yavaş yavaş alışıyoruz sanki. Fakat ingiliz Observer gazetesinin Pentagon'dan edindiği bilgilere göre bu yaşananlar, dünyanın iyi günleri. Çünkü ileride çok daha karışık, hatta apokaliptik günler bekliyor bizi. Örneğin 2020 yılına kadar bütün önemli Avrupa kentlerinin su altında kalacağını öngörüyor ABD'nin genelkurmayı. İlginçtir; bu seller yine de mega kuraklıkların yaşanmasına engel olamıyor aynı senaryoya göre. Tüm dünya nüfusunu kıtlık tehlikesi bekliyor. Ve büyük ayaklanmalar, iç savaşlar...Peki rotasını büyük bir kaosa doğru çeviren dünya, süper güçleri, politikalarını güncellemeye itmiyor mu? Aksi mümkün mü; gizli bilgilere sahip "derin dünya," bir an önce muhtemel yeni düzenin temel taşlarını oturtmaya ileride ayrıkotu niteliğine bürünebilecek güçleri şimdiden temizlemeye çalışıyor. Hatta Akşam Gazetesi yazarı Serdar Turgut'a göre; "Güç sahipleri, neredeyse panik içinde hareket edip, rasyonel düşünce sınırlarını zorlayan bir acımasızlıkla bir yerlere varmaya çalışıyor. ABD, İsrail ve İngiltere'nin liderliğini yaptığı bu güç, olası kaos durumunda elini korumaya çalışıyor."Uluslararası ilişkiler uzmanları tarafından "komplo teorisi" oluşturmakla suçlanmaktan korkmayan başka yazarlar, bilim adamları ve antikçağ arkeolojisinden gün ışığına çıkarttıkları bilgileri sentezleyen araştırmacılar da aynı argümanlarla yorumluyor bu çılgınlığı, iddiaları şöyle: "Dünyada son birkaç yıldır süregelen terör saldırıları ve savaşlar, gelen büyük felaketin öncesinde yeni düzeni oluşturmak için ön hazırlık değeri taşıyor!"Beklenen felaketin tarihini veriyor aynı isimler: 23 Aralık 2012. Yani her şey 8 yıl içinde olup bitecek onlara göre."Tevrat'ta da var""Kâhin"lerin kıyamet tarihi olarak 2012'yi işaret etmesinin nedenine gelince... Akla ilk gelen örnek, Mayalar'ın takvimi. Binlerce yıl önce Meksika'da Mısır piramitlerine benzer dev anıtlar inşa eden bu kavim için sanki 2013 diye bir yıl olmayacak. Üstelik sadece Mayalar değil, onlarla aynı tarihlerde ama başka coğrafyada zamanının süper gücü olan uygarlıklar; Sümer, Akad ve Babil'liler de aynı tehlikeden bahsediyor.Peki neden 2012? Ve gerçekten ne olacak bu tarihte? Bu sorunun cevabını da biz verelim: Bu tarihte Marduk adlı bir gezegen, dünyanın çok yakınından geçip, bir dizi korkunç afete yol açacak. Bu görüşe hangi araştırmacıların, nasıl bir yol izleyerek geldiğini de anlatalım:1976'da, Babil, Sümer, Akat ve İbrani dillerinde uzman olan Rus kökenli Zecharia Sitchin, büyük tartışma başlatan bir dizi kitap yayınladı. Sitchin, güneş sistemimizde Plüton'dan uzakta bir gezegen daha bulunduğunu; Babilliler'in "Marduk," Sümerler'in "Nibiru" diye adlandırdıkları bu gök cisminin güneş çevresindeki turunu 3600 yılda bir tamamladığını söyledi. Ve turunu tamamlayıp Mars ile Jüpiter arasından güneşe yaklaştığı sırada, parlak kırmızı rengiyle, dünyadan da görülebileceğini öne sürdü. Yaklaşık 30 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır'da bulunan kil tabletleri ve papirüsleri inceleyen Sitchin'e göre eski Mezopotamya'da sayı sisteminin 60'lı taban üzerine oturması, dairenin 360 derecelik bir açıya sahip olması ve Akat dilindeki "Tanrı Kral" manasındaki "Şar" kavramının aynı zamanda "3600 yıl" anlamına da gelmesi hep bu gezegenin yörüngesiyle ilgiliydi.Eski uygarlıklar Marduk'un farkındaydı Sitchin'e göre; Yakındoğu'nun her yerinde rastlanan "kanatlı disk" amblemi aslında bu gök cismine duydukları saygının tezahürüydü.Gelelim bugüne. "2012: Marduk'la Randevu" adlı kitabında Sitchin'den edindiği bilgileri Maya Takvimi'yle birleştiren bir Türk gazeteci, Burak Eldem, Marduk adlı gezegenin 2012'de yeniden dünyanın yakınından geçeceğini iddia ediyor şimdi. Eldem, Sitchin'den yola çıkıyor, fakat gezegenin yörüngesinin 3600 değil, 3661 yıl sürdüğünü düşünüyor. Çünkü Maya Takvimi'ne göre içinde bulunduğumuz beşinci ve son "dünya çağı" 2012 yılında sona eriyor. Dünyanın doğal dengesini bozan son felaketlerin yaşandığı, yani Marduk'un dünyaya bir önceki ziyaretinin tarihini ise l.Ö. 1649 olarak veriyor. 2012 ile bu tarih arasında tam 3661 yıl bulunuyor.Peki bu "belalı gezegen"in son ziyaretinde neler yaşanmıştı? Eldem'in araştırmalarına göre o tarihte dünyada doğal afetler bir çok medeniyeti yıkmış ve yenilerin kurulmasına yol açmış. Detayları Eldem'den dinleyelim: "Ege'de Santorini Adası'ndaki yanardağ patladı, patlamanın şiddetiyle oluşan tsunamiler birçok kıyı kentini sel altında bıraktı, izleyen yıllarda Nil Deltası'nın doğusundan büyük bir göç görüldü. Babil de bu kargaşadan nasibini almış, aynı yıllarda kuzeyden gelen topluluklar tarafından işgal edilmişti. Yaşanan büyük afetin belleklerden silinmeyen izleriyle 'Mısır'dan çıkış destanı' olan Exodus kaleme alındı. Yani Marduk, göreceli olsa da Tevrat'ta da geçiyor."ABD ve NASA alarmda!Eldem'e göre Marduk'un dünyaya ikinci kez yaklaşacağı 2012'de insanlığı, 3600 yıl önceki gibi bir tablo bekliyor; yani dünyanın ekseninde yeniden oynamalar olacak, iklim değişiklikleri nedeniyle kutsal metinlerdeki tufana benzer seller kentleri sular altında bırakacak, etkinliğini koruyan yanardağlar da patlayacak ve kuraklıklar nedeniyle dünyanın birçok bölgesinde açlık hüküm sürecek.Peki, Eldem'in varsayımı ne kadar tutarlı? Kitabın önsözünü yazan gazeteci yazar Engin Ardıç'a göre yüzde 100! "Bu bilgileri üst düzey Amerikan yetkililerin bildiğini ve gizli tuttuğunu ve önemli meselenin üniversite çevresinin şiddetle karşı çıkıp serüven romanı meraklısı kişilere bırakılmasıyla 'at izinin it izine karıştığını'" söylüyor Ardıç.Bilim adamları tarafından eliptik bir yörüngeye sahip olduğu tespit edilmiş olan ve 1930'lu yıllardan bu yana yapılan araştırmalarda 'Gezegen X' olarak adlandırılan bu gezegen en son olarak İ.Ö 1649 yılında dünya yakınından yörünge geçişini yapmıştı.Son günlerde meseleye odaklanan bir diğer gazeteci de Serdar Turgut. Geçtiğimiz hafta Akşam gazetesindeki köşesini neredeyse her gün 2012'de dünyayı bekleyen olası felakete ayıran Turgut; "işin içine girdikçe korkmaya başladım" diyor ve çarpıcı iddialarda bulunuyor: "Yapılan hesaplamalar her 3661 yılda dünyanın yakınından geçmesi gereken 'Gezegen X'in ya da diğer adıyla Marduk'un 2012 yılında yeniden dünyanın yakınından geçeceğini gösteriyor. Kurumsallaşmış dinlerin üst düzey ve az sayıdaki yetkilileri bu bilgiyi sıradan insanlardan saklıyorlar. Onlar gibi NASA üst yönetimi ve ABD'de çok az sayıda insan da 1984 yılında Plüton civarında gözledikleri ve sistemimize girmekte olan büyük gök cismini tespit ettiler ancak bu bilgiyi saklıyorlar" diyor.Turgut'a göre güç odaklarının bu bilgiyi saklamasında, ortaya çıkacak kaosta durdukları yeri sağlamlaştırma çabaları yatıyor. "Çünkü" diyor Turgut, "son gelişinde yeni dinlerin ortaya çıkmasına neden olacak kadar vahim sonuçlar doğuran bu gezegenin tekrar dünyadan geçeceğinin ortaya çıkması durumunda olayların kontrolden çıkacağını düşünen güç sahipleri, gerçek kaçınılmaz olarak ortaya çıkacağı günden önce kaos stratejileriyle kontrolü bir öncekinde olduğu gibi kaybetme riskini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar."Gizemli konularda yaptığı araştırmalarla tanınan Ata Nirun'a göreyse Marduk bir gezegen değil, sembol. Nirun "Kimse kıyametin biranda kopacağını beklemesin, zaten o sürecin içindeyiz" diyor ve ekliyor: "Marduk Babil'lilerin çocuklarını kurban ettikleri ölüm tanrısıydı. O bir sembol. Ama her durumda 2012'de dünyayı bir dizi felaket bekliyor. Bu bir gezegenin çarpması da olabilir, başlayan ekolojik çöküşün tırmanışa geçmesi de."Nirun'un bir diğer iddiası da Türkiye'de yaşayan ve 2012'de bir dizi felaketler yaşanacağına inanan 15-20 kişilik bir grubun Ege'de ve Ankara'nın dağlık alanlarında olası kaos durumunda sığınmak için kendilerine ev yaptırmaları: "İçlerinde spiritüel grupların üyeleri de var, bağımsız bir şekilde 2012'de yaşanacak felaketlere inanıp önlem almak isteyen de. Buzullara, denizin yükselmesine alçak kesimlerde meydana gelebilecek hava kirlenmesine karşı bir önlem alma çabası içindeler. Evlerinde silahtan jenaratöre, yiyecek stoklarına kadar herşey var..."Spritüelistler, araştırmacılar, gazeteciler... Kısaca; Aktüel Merkez'in görüştüğü hemen herkes Burak Eldem'in tespit ettiği kıyamet tarihine katılıyor. Peki ya bilim adamları? Onlar bu konuda ne düşünüyor? Bu soruyu yanıtlamak için, TÜBİTAK'ın Antalya'daki gözlemevinin telefonunu çeviriyoruz hemen. Ve Prof Dr. Orhan Gölbaşı'ya bir çırpıda soruyoruz: "2012'de bilinmeyen bir gezegenin dünyanın yörüngesine girme ihtimali var mı?"Prof. Gölbaşı'nın ağzından "Olur mu canım öyle şey" cümlesini duymak, bir parça rahatlatıyor bizi. Fakat aynı korku filmlerinin finallerinde olduğu gibi, vurucu darbeyi sona saklıyor: "2012 değil, 2014'de!'2003qq47' kodlu gök cisminin, bu tarihte dünyaya çarpma riski bulunuyor."TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi araştırma görevlisi Prof. Gölbaşı'nın bahsettiği "2003qq47," Burak Eldem'in Marduk'u olmasın sakın? İşte bu soru öldürecek bizi!Amerika’nın gizemli antik uygarlığı Mayalar, şaşırtıcı astronomi bilgileri ve “zamanı izleme gelenekleri”yle, bugün hâlâ bilim adamlarını büyülemeye devam eden, son derece gelişmiş bir takvim sistemini miras bıraktılar bize. Dünyanın ve evrenin tarihini, yinelenen döngülere bağlayan bu ünlü takvime göre, insanlık her biri 5125 yıl dolayında süren dört çağı geride bırakmıştı. İçinde bulunduğumuz, “Beşinci Güneş” olarak adlandırdıkları çağ da, bizim takvimimize göre İ.Ö 3113 yılında başlamıştı ve 2012 sonlarında da büyük depremler ve volkanik patlamalarla sona erecekti. Astronomi bilgisiyle öne çıkan bir başka eskiçağ uygarlığının, Babil’in yıldız gözlemcileriyse, güneş sistemimizde uzun aralıklarla ortaya çıkan ve dünyaya her yakın geçişinde büyük doğal afetlere yol açan “tanrısal” bir gezegenden söz ediyorlardı kayıtlarında. Bu gezegene Sümerler Nİ.Bİ.RU, Babilliler Marduk, Mısırlılarsa “Milyonlarca Yılın Gezegeni” adını vermişlerdi. Söz konusu gizemli dev gök cismi, bilim adamlarının 1930’lardan beri bulmaya çalıştıkları ünlü “Gezegen X” olabilir miydi? “2012: Marduk’la Randevu”, Eski Mısır, Sümer, Babil, İbrani ve Maya metinleriyle modern bulguları yan yana getirerek, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan antik uygarlıkların, aynı astronomik olguya işaret ettiklerini ortaya koyuyor: Yörüngesini 3661 yılda tamamlayıp, çok yakında yine ortaya çıkması beklenen “Onuncu Gezegen”, yani Babil’de bilinen adıyla, Marduk. Kitapta, “Yeni Dünya Düzeni”nin küresel egemenlerince son yıllarda hızlandırılan büyük çaplı askeri ve siyasi operasyonların, bu “göksel karşılaşma”nın yaratacağı “kaos ortamı”na hazırlıktan başka bir şey olmadığı, altı çizilerek vurgulanıyor2001 KX76Maya kozmolojisine göre içinde bulunduğumuz çağın, yani Beşinci Güneş'in bitiş tarihi olan 2012 yılının baş kahramanı yine bu gizemli gök cismidir. Mayaların takvimine göre Marduk'un dünyaya yaklaşma tarihi kesin. Binlerce yıl önce Meksika'da Mısır piramitlerine benzeyen dev anıtlar inşa edebilen Maya kavminin bu takvimi nasıl bir bilgiyle hazırladığı tam olarak bilinmiyor. Aynı tarihlerdeki Sümer, Akat ve Babil belgelerinde de aynı dev gezegenden ya da gök cisminden sembolik olarak söz ediliyor. Hititler ve Asurlar Marduk'u kil tabletlere resmetmişlerdir. Bu tabletler şu anda İstanbul'daki müzelerdedir.Bilim çevreleri tarafından son yıllarda Güneş Sistemindeki 9. gezegen olduğu belirlenmiş ve belirli aralıklarla Dünya'ya çok yaklaştığı tespit edilmiştir.[kaynak belirtilmeli] Sümerler tarafından Nibiru olarak adlandırılan gezegenin, bugüne kadar sadece 1983 yılında IRAS kızılötesi teleskopu sayesinde görülebildiği iddia edilmektedir.Marduk, ikinci Nuh Tufanı'nı yaşatacak '2012'yi Mayalar söylüyor' 2012'nin gizemi12'nci gezegen Marduk'un 7 yıl sonra Dünya'ya doğal felaket getireceğini iddia eden Rus uzman Sitchin'den SABAH'a özel.NUH TUFANI GİBİ OLUR Marduk, 3 bin 600 yılda bir Dünya'ya teğet geçer. Maya takvimine göre yeni ziyaret 2012'de. Gezegenin neden olduğu en büyük felaket 13 bin yıl önceki Nuh Tufanı'ydı. Benzeri olabilir. Hititler ve Asurlar Marduk'u kil tabletlere resmetti. O tabletler İstanbul'daki müzelerde. Marduk, ikinci Nuh Tufanı'nı yaşatacak'12. Gezegen Marduk' kitabıyla tanınan Zecharia Sitchin, Marduk'un 2010'lu yıllarda dünyanın yakınından geçeceğini ve bu esnada yeni bir 'Nuh Tufanı'nın' daha yaşanacağını iddia ediyor. Marduk gezegeninin yörüngesinin uzunluğu nedeniyle ancak 3 bin 600 yılda bir dünyayı ziyaret edebildiğine inanılıyor. Sümerler tarafından 'Nibiru' olarak adlandırılan gezegenin, bugüne kadar sadece 1983 yılında IRAS kızılötesi teleskopu sayesinde görülebildiği iddia ediliyor. Maya takvimine göre, 2012 yılında dünyaya yakınlaşacak olan Marduk'un, tıpkı 13 bin yıl önce olduğu gibi dünyaya felaket getireceği öne sürülüyor. Dünyada Nuh Tufanı benzeri yeni bir felakete yol açacağını öne sürdüğü, '12. Gezegen Marduk'u 'meşhur eden' ünlü Rus araştırmacı-yazar Zecharia Sitchin, SABAH'a konuştu. Gezegenin 2010'lu yıllarda dünyaya yaklaştığında büyük bir felaket yaşanacağını söyleyen Sitchin, "Balık burcu çağı bittiğinde, Marduk kapımıza dayanmış olacak. Daha önce geldiğinde Nuh Tufanı yaşanmıştı" diye konuştu. Zecharia Sitchin sorularımıza çarpıcı yanıtlar verdi.* Kitaplarınıza da konu ettiğiniz, bilinmeyen bir gezegenin 2012 yılında dünyamıza çarpacağı yönündeki tartışmalar hakkında ne söyleyebilirsiniz? 'X gezegeni' adını da verebileceğimiz bu gezegenin uzun ekliptik yörüngesi her 3 bin 600 yılda onu dünyamıza yakınlaştırıyor ve dünya üzerinde felaket etkisi yaratıyor. Gezegenin en büyük felaketi ise 13 bin yıl önce gerçekleşen büyük tufandır. Buna "Nuh Tufanı" denmesinin nedeni de İncil'de ve Sümeryazıtlarında bahsinin geçmesi. İnsanoğlu kurtuldu çünkü tufanın kahramanı bir gemi inşa etti ve Ağrı Dağı'nın zirvesine erişti. Bu bağlamda Marduk'un neden olduğu felaketin, Türkiye ile bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz. 1983'TE TELESKOPLA GÖRÜLDÜ * Hangi uygarlıklar bu gezegenden haberdardı? Bu konu hakkında ilk bilgi sahibi olan Sümerlerdi. Ayrıca Babiller, Hititler ve Asurlular gezegenden haberdarlardı. Sümerler gezegeni 'Nibiru' Babiller ise tanrıların ismi olan 'Marduk' olarak adlandırdılar. Mısır ve Filistin'de gezegen 'kanatlı yuvarlak' olarak tarif ediliyor. İstanbul ve Ankara'daki arkeoloji müzelerini gezenler, yüzlerce yıllık birçok yapıt üzerinde bu sembolü görebilirler.* O zaman neden kitabınızda bu gezegen '12. gezegen' diye yer alıyor ve neden 'bilinmeyen' olarak nitelendiriyorsunuz? Sümerler bu gezegeni, güneş sistemimizde güneş, ay ve bilinen 9 gezegene ek olarak algıladılar ve güneş sisteminin 12. üyesi olarak kabul ettiler. Bununla beraber Akatlar şimdi Berlin müzesinde yer alan silindir bir mühür üzerinde güneşin merkezde olduğu ve bütün gezegenlerin gösterildiği bir güneş sistemi resmetti. Bu gezegen uzun ekliptik yörüngesi yüzünden teleskoplarla görülmüyor. Fakat 1983 yılında IRAS kızılötesi teleskopu onu görmeyi başardı.

4 Haziran 2008 Çarşamba

"Sevdiğin kadar sevilirsin"

Yaşlı bir bey,sabah erkenden evinden çıkmış yolda ilerlerken,bir bisikletlinin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış. Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.Hemşireler pansuman yapmışlar,biraz beklemesini ve röntgen çekerek herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı bey huzursuzlanmış, acelesi olduğunu,röntgen istemediğini söylemiş.Hemşireler merakla acelesinin nedenini sormuşlar; "Eşim huzur evinde kalıyor,her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim,gecikmek istemiyorum" demiş.Eşinize bir haber iletir,gecikeceğinizi söyleriz deyince, yaşlı adam üzgün bir ifadeyle "Ne yazık ki karım alzheimer hastası, hiçbir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor" demiş... Hemşireler hayretle "Madem sizin kim olduğunuz bilmiyor, neden hergün onunla kahvaltı etmek için koşuşturuyorsunuz?" diye sormuşlar...
Adam buruk bir sesle; "Ama ben onun kim olduğunu biliyorum" demiş.

29 Mayıs 2008 Perşembe

Bunca zaman bana anlatmaya çalıstığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için baska bir yolu varmış,Kendi yolumu çizdiğimde anladım...
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil...Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım...
Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,Ask peşinden neden yalınayak kostuğunu anladım...
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladim. Ağlayani güldürebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,Gözyasimi kahkaya çevirdiginde anladim...
Bir insani herhangi biri kirabilir, ama bir tek en çok sevdigiacitabilirmis,Çok acittiginda anladim...Fakat, hakedermis sevilen onun için dökülen her damla gözyasini,Gözyaslariyla birlikte sevinçler terkettiginde anladim...
Yalan söylememek degil, gerçegi gizlememekmis marifet, Yüregini elime koydugunda anladim...
''Sana ihtiyacim var, gel ! '' diyebilmekmis güçlü olmak,Sana ''git'' dedigimde anladim...
Biri sana ''git'' dediginde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittigimde anladim...
Sana sevgim simarik bir çocukmus, her düstügünde ziril ziril ağlayan,Büyüyüp bana simsiki sarildiginda anladim...
Özür dilemek degil, ''affet beni'' diye haykirmak istemekmis pisman olmak,Gerçekten pisman oldugumda anladim...
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymis, sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmis,Yüregimde sevgi buldugumda anladim...
Ölürcesine isteyen beklemez, sadece umut edermis bir gün affedilmeyi,Beni afetmeni ölürcesine istedigimde anladim...
Sevgi emekmis,Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür birakacak kadar sevmekmis...
Can YÜCEL

22 Mayıs 2008 Perşembe

ASLOLAN DİRENEBİLMEKTİR.


Mutluluk sürekli olsa
Mutluluk olmazdı adı.
Hava gibi,su gibi insan
Onun da farkında olmazdı.

Belki ben de yaşadım bir düşte
O bulunmaz anları...
Şimdi anlıyorum ki mutluluk değil,
Mutsuzluğa direnmedir bir yerde
Kurtaran insanları....

21 Mayıs 2008 Çarşamba

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN!..


Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta.Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....

Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

NAZIM HİKMET RAN