4 Aralık 2008 Perşembe

İBRETLİK

ÖLÜM ANI
Rasullullah Efendimiz(S.a.v.) şöyle buyuruyor:”Herhangi bir kimse ölüp ruhu bedenini terkedince şöyle bir ses gelir:’Sen mi dünyayı bıraktın, yoksa dünya mı seni? Sen mi dünyayı bıraktın, yoksa dünya mı seni? Sen mi dünyayı topladın, yoksa dünya mı seni toparladı? Sen mi dünyayı öldürdün,yoksa dünya mı seni? Yıkanmak üzere teneşire konulduğu zaman 3 defa üstüste şöyle bir ses gelir: ‘Kuvvetli bir bedenin vardı. Onu bu derece zayıf düşüren nedir?Çok tatlı bir dilin vardı.Güzel güzel konuşuyordun.Şimdi seni kim susturdu? Kaç tane çok sevdiğin dünya dostların vardı. Hani, şimdi onlar neredeler; seni niçin böyle yanlız bıraktılar? Kefene sarıldığı zaman şöyle bir ses gelir: Harçlıksız, azıksız uzun yola çıkılır mı? Geri dönülmeyecek çok uzun bir yola çıkıldığını bilmiyor musun? Yılan çıyanla dolu kabir evini cennet bahçesine çevirdin mi? Tabut içine yerleştirilince şöyle bir ses gelir :Ey ahiret yolcusu! Eğer Allah’ın rızasını kazandın da bu yola çıktıysan müjdeler olsun sana! Yok eğer O’nun öfkesini kazandın da öyle bu yola çıktıysan yazıklar olsun sana! Tabut kabrin kenarına konulduğunda bir ses gelir: Ey insanoğlu! Dünyadayken şimdi yerleşeceğin bu kabir evin için ne hazırlık yaptın mı? Bu karanlık yer için ışık getirdin mi? Yataklar beğenmeyen sen, bu çıplak halinle burada nasıl yatacaksın? Kabre yerleştirilince yine bir ses gelir: Ey insanoğlu! Üzerimde bülbüller gibi konuşuyordun. Şimdi karnımda susuyorsun! Defin işi bitip halk kabristanı terk ederek ayrıldık tan sonra Yüce Allah’tan bir nida gelir: Ey benim kulum! Yalnız kaldın. Seni bu karanlık yerde eşin dostun terk edip gittiler. Halbuki bunlar senin yakınların ve dostlarındılar. Bu duruma gelmemen için hiçbirisinin faydası olmadı. Sen ise benim emirlerime hep karşı geliyordun. Yapılan öğütleri dinlemiyordun.Şimdi gerçeklerle yüzyüzesin. Seni bu karanlık yerde yalnız başına bırakmak benim şanıma yakışmaz. İzzet’im ve Celal’im hakkı için ben de sana şefkatle, rahmetle muamelede bulunacağım, Şimdi sana bir ana-babanın evladına olan şefkat ve merhametinden daha fazla şefkat ve merhamet göstereceğim Seni memnun kılacağım! deyip kabri cennet bahçelerinden bir bahçe haline dönüştürür ve içerisini kıyamete kadar kendisine arkadaşlık edecek huriler ve gılmanlarla doldurur. Kıyamete kadar birlikte cennet nimetlerinden faydalanırlar. Ey insanoğlu! Seni karşılıksız yoktan yaratan Yüce Allah’ının büyüklüğüne,şefkat ve merhametine bak O ne büyük Sultanlar Sultanı’dır ki,böyle günahkar kulların suçunu bağışlar ve o ne derece merhametli bir Allah’tır ki, her gün binlerce defa kullarının ayıplarını görüp örter.Kimsenin ayıbını yüzüne vurmaz.Öyleyse O,şanına yakışanı yapmaktır.Bize düşen de kula yakışan şeyleri yapmaktır. Kulluk mevkii,hizmet mevkiidir.Yüce Allah’a hizmet.Yaratan’ın hatırı için yarattıklarına hizmet.Allah’ım! Son nefesimizi kulluk hizmetinde solumayı nasip ve müyesser eyle!

MEVLANA’DAN KISSA
Vaktiyle Hz. Süleyman, kuvvet ve haşmetiyle yolda giderken bir alay karıncaya rast geldi. Karıncaların hepsi, tazim etmek üzere huzuruna koştular. Bir an içinde binlerce, hatta daha da fazla karınca huzura vardı.
Fakat bir karınca, hemencecik huzura gelmedi. Yuvasının önünde bir toprak tepe vardı. O tepeyi düzeltmek için yel gibi toprak zerrelerini birer birer taşımaktaydı.
Süleyman, bu karıncayı yanına çağırıp dedi ki:
Ey karınca! Görüyorum ki pek güçlü sayılmazsın. Nuh un ömrüyle Eyyûb un sabrına sahip olsan yine bu tepeyi kaldırmaya güç yetiremezsin. Böyle bir iş, senin gibisinin kol kuvvetiyle yapılamaz. Bu tepeyi sen kaldıramazsın.
Karınca dile geldi:
Padişahım! dedi, bu yolda ancak himmetle yürünebilir. Sen benim yaratılışıma bakma. Himmetimdeki yüceliğe bak. Benden ayrı bir karınca var. Göremiyorum onu. Fakat beni aşk tuzağına çekti. Bana dedi ki: Sen şu toprak tepeyi dümdüz yol yaparsan ben de senin yolundan bu hicran kayasını kaldırır, seninle düşer kalkarım. Hemen şimdi ben de bu işe bel bağladım. Bu toprağı taşımaktan başka çarem yok. Bu toprağı kaldırır, tepeyi dümdüz bir hale getirirsem onun vuslatını elde edebileceğim. Bu hususta çalışıp çabalarken ölebilirim, ama hiç olmazsa yalan yere bir davaya kalkışmış sayılmam ya!
Azizim, aşkı karıncadan öğren! Gözün kıymetini körden belle!
Karıncanın kilimi karadır ama gayret kemeri vardır belinde. Karıncaya bile hor bakma sakın! Onun da gönlünde bir aslan yatar.
Bu yolda hal böyle; bir karınca, bir aslanın kulağını çekmede… HZ.MEVLANA…

Hiç yorum yok: