29 Mayıs 2008 Perşembe

Bunca zaman bana anlatmaya çalıstığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için baska bir yolu varmış,Kendi yolumu çizdiğimde anladım...
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil...Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım...
Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,Ask peşinden neden yalınayak kostuğunu anladım...
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladim. Ağlayani güldürebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,Gözyasimi kahkaya çevirdiginde anladim...
Bir insani herhangi biri kirabilir, ama bir tek en çok sevdigiacitabilirmis,Çok acittiginda anladim...Fakat, hakedermis sevilen onun için dökülen her damla gözyasini,Gözyaslariyla birlikte sevinçler terkettiginde anladim...
Yalan söylememek degil, gerçegi gizlememekmis marifet, Yüregini elime koydugunda anladim...
''Sana ihtiyacim var, gel ! '' diyebilmekmis güçlü olmak,Sana ''git'' dedigimde anladim...
Biri sana ''git'' dediginde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittigimde anladim...
Sana sevgim simarik bir çocukmus, her düstügünde ziril ziril ağlayan,Büyüyüp bana simsiki sarildiginda anladim...
Özür dilemek degil, ''affet beni'' diye haykirmak istemekmis pisman olmak,Gerçekten pisman oldugumda anladim...
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymis, sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmis,Yüregimde sevgi buldugumda anladim...
Ölürcesine isteyen beklemez, sadece umut edermis bir gün affedilmeyi,Beni afetmeni ölürcesine istedigimde anladim...
Sevgi emekmis,Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür birakacak kadar sevmekmis...
Can YÜCEL

22 Mayıs 2008 Perşembe

ASLOLAN DİRENEBİLMEKTİR.


Mutluluk sürekli olsa
Mutluluk olmazdı adı.
Hava gibi,su gibi insan
Onun da farkında olmazdı.

Belki ben de yaşadım bir düşte
O bulunmaz anları...
Şimdi anlıyorum ki mutluluk değil,
Mutsuzluğa direnmedir bir yerde
Kurtaran insanları....

21 Mayıs 2008 Çarşamba

HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN!..


Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. "Peki o ne yaptı" deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta.Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....

Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte. Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

NAZIM HİKMET RAN

20 Mayıs 2008 Salı

İNTERNET (Sörf idüben Yavuz'u rūz ü şeb anda) YuHH Artık!..:)))))))

Ya o zamanda internet olsaydı. Eski Türkçe’yle isimler ne garip olurmuş okuyun…
görev çubuğu: değnek ul vazife
çift tıklama: tıkırtı ül tekerrur
administrator: sahip-ul edevat
software: edevat ul yumuşak
hard disk:edevat ul civanmert
antispyware : müdafa ül hafiye
mouse: zındık faresi
klavye: taht ul hurufat
power supply: kuvvet macunu
my documents: hazine i evrak
internet: allame-i ulul arz
google:kaşif-ul ali
google earth:seyr ul arz, kaşif ul arz
denetim masası: sehpa-i saltanat
cd- rom: pervane ul hafiza
ekran: perde ul temasa
kasa: kaide
enter: duhul
virus: deyyus
antivirus: akıncı
msn : elçi
hacker: deyyus-ul-ekber
hata raporu: malumat-ul kabahat
mail server: divan-ul mektubat
messenger: havadisci
chat : muhabbet ul zabi
ctrl alt del : has zeamet tımar :)))

Alın bide divan şşiiiiri...

“Hardverî vü softverî esrâr-ı mâst
Kâr kâr-i mâst ü çün ekrân-ı mâst
Nevbet-i köhnefürûşân dergüzeşt
Nevfurûşânîm ü in bâzâr-i mâst”
“An kes est ehl-i beşâret ki işâret dâned
Nuktehâ hest besî; mahrem-i esrâr kucâst?
Hardver ü softver ü veb, cumle muheyyâst;
velîÇet bîyâr muheyyâ neşeved; yâr kucâst?”
Mînumâyed aks-i veb der reng-i rûy-i mehveşet
Hemçu berg-i ergevân ber safhai nesrîn garîb
‘Ālem-i muhayyel devrān iderüz
Nīce sırlar görürüz ol suhūfda
Oflayn olmazdan evvel olduk oflayn
Bahr-i ‘amīküz dalmazuz süflâya
Fevka’l-mavsda durur bizüm yedimüz
Arz-ı sağīrdir bizüm mavs pedimüz
Ve’l-kalemin mazharı kılâvyemüz
Ekrān nūrumuz sirāc-ı münīrā
Monitör deyüp geçme kī bu ekrān
Bunda cem’ olmuşdur bil kamu ekvān
Satranc-ı ‘urefā durur bu seyrān
Bilmez isen gelirsün şāh ü mata
Bülbül olup zāru zāru öterüz
Gülşen-i veb’in güllerün dererüz
Būkmark’a hep ayrı ayrı koyaruz
Soluben hep erseler de zevāle
Mir’at-ı Ekspılorır’da görürüz
Keşşāfız hem ‘ilm-i keşfden sözümüz
Dost’dan geldük Dost’un aynı özümüz
Dimegil sakın bu sözü cāhile
Mēpe Üçler vü yediler vü kırklar
Bil ki Dost’u söyler bütün şarkılar‘
Āşık anda elest bezmün hatırlar
Çalındukda nāy ü rebāb halīle
Dolby hoparlörün sesi
DāvūdīGâh duyulur andan
Nevā ilâhīGâh saz semā’īsi makām
Huseynīİşüden vecde gelüp ider semā’
‘Ālimler elinde dutar dividi‘
Ārif olan seyreder hep Dīvīdī
Sofinün işi güci dedikodu
Dilünde söylediğü kuru da’vā
Dokun āna ‘aşk āteşün dutuşdur
Entır derler kılâvyede bir tuşdur
Ma’nâsını bilenlere pek hoşdur
Hitāb-ı udhulû yapıldu cānâ
‘Acīb pıroğramdur bilesün
FilâşĀnı ta’līm içün eyleme telâş
Fehmedüben sırrını dut, etme fāş
Andan āhir ta’līm edesün Java
Fotoşop’la resmedersün ‘ālemi
Anda seyrān et sūret-i
Ādem’iSūretden geçüp temāşā kıl şem’i
Bu sırrı bilürsen olursun dānâ
Feyzbûk’da hem arz-ı endâm eylerüz
Levh ü kalem-misāl hem meyl eylerüz
Gâh invizibıl olup görünmezüz
Ma’nâda a’mā olan gāfilâna
Zāhidā onlayn olagör sen dāim
Olma diskonnekt bu yolda dur kāim
Mālâya’nī kılma bunda ol sāim
Hūri gılmāndan yeğdür hem bu sana
Kaçak şifre buluben bağlanırsun
Elbet bir gün gafletden uyanırsun
İtdiğün sirkati anda görürsün
Rūy-i siyehle varırsun hisāba
Çet’de çetin bir berk olup çakarsun
Gönül kırup hem Kâ’be’yi yıkarsun
Kuzum, internetde pek sakarsun
Lâkin varmazsun bir kâmil üstāda
Çet’in ādābın öğren olma çetin
Gıybet idüp yime kardeşün etin
Kâmili olagör bu internetin
Zāhir ilmünle sakın düşme fahra
Ofis öğrendün dahī eyçtiemel
Başdan ayağa bildün Vord ü Egzel
Nīce beslersün bunda tūl-i emel
Terk idüp ancak iresün kemāle
Harddisküni suya at da öyle gel
Kamu bildüklerün unut öyle gel
Mecnûn gibi āh ü zārı söyle gel
Leylâ görüp tā yetesün dīdāra
Gönül yıkar sonra idersün sitem
Dersün şol senün bu benüm veb sitem
Ben ü sen şārundan geçemezsün hem
Aldanırsun şöyle fānī hayāle
Bu vebden görünür her dāim lâhūt
Ba’zısunda fısk u fücūr var yāhūt
Öylesi misāl-i beytü’l-‘ankebūt
Varmıya gözlerün öyle bir rāha
Sür ağyārı hemān harddiskden çıkar
Nefy edüben cānun ağyārdan kurtar
Māsivā kim bir fāsid virüs-durur
Silemezsün dahī ānı Norton’la
Hardvēr ü softvēr’i sen cem’ idegör
Ol cemādātın zikrini duyagör
Suhūf-i sītede tevhīde ir gör

HAYAT DERSLERİ(Dikkate Alın Derim..) :)

Diyelim ki bir bayanla görüşüyorsunuz ve çıkma teklifi ediyorsunuz.Bu soruya bir bayanın verebileceği cevaplar ve bu cevapların gerçek anlamları yani aslında ne demek istediğini şu şekilde sıralamak mümkün.Alın size hayat dersi daha ne yapiim!....
1-Olmadığı için üzgünüm; ama lütfen arkadaş kalalım.(İstediğin şey mümkün değil. Ama yanımda olmaya devam et. Beni evime getirip götürecek, güldürüp-eğlendirecek, eğlence yerlerinde eşlik edecek, faturalarımı yatıracak ve tamirat işlerimi yapacak birisine ihtiyacım var. Merak etme; bir erkek arkadaşım olduğunda da arada sırada ararım seni.)
2 - Ama ben seni kardeşim gibi görüyorum.( Bir daha asla bu konuyu gündeme getirme.)
3- Duygusal sorunlarım var; önce onları çözümlemem gerek. (Senden başka birkaç kişi daha var; ama bir türlü karar veremiyorum.)
4 - Böyle bir ilişki için henüz hazır değilim. (Henüz alemlerin tadını yeterince çıkaramadım. Beraber olmak istediğim birkaç yüz kişi daha var. Beklemeye devam et. Daha iyisini bulamazsam belki gelirim...)
5- Seni yeterince tanımıyorum.(Tipin falan tamam ama ya diğer özelliklerin? Araba senin üzerine mi? Evin-yazlığın var mı? Kaç para kazanıyorsun? Bankada paran var mı, vs...)
6- Teklifine sıcak bakıyorum ama şimdi olmaz. Zamana bırakalım...(Saz heyetinde on sekizinci keman olarak çalmaya devam et. Gencim, güzelim, çekiciyim. Bunların tadını en dibine kadar çıkarmak istiyorum; diğer taraftan senden daha iyi birisini bulamamaktan da kaygılanıyorum. Gözaltı torbalarım ortaya çıktığında kabul edeceğim.)
7- Seni seviyorum. Ama ben çok seçici birisiyim; kolay kolay beğenmem. Hemen karar vermemi bekleme.( Ben İngiltere kraliçesinin soyundan geliyorum. Bana layık olmak çok zordur. Süpermen - Brad Pitt - Prens Rainer - Bill Gates karışımı bir erkek arıyorum. Güç, karizma, zenginlik, zeka, statü, fizik, kimya, falan hepsi bir arada olmalı. Kız kurusu olmak pahasına da olsa arayacağım. Eğer bulamazsam can simidim olursun, değil mi kerizciğim?..)
8- Hayatım şu anda karmakarışık, ısrar etme.. Ben seni ararım.(Birkaç erkeği aynı anda idare ediyorum. Fazla kurcalama. Habersiz eve gelmeye falan da kalkma, ikimiz de dayak yeriz valla... )
9- Aşk bana göre değil...( Kendime güvenim yok. Bir ilişki sürdürmek için çaba harcamaktansa evde televizyon izleyip, pasta-börek yerim. Nasılsa ailem zamanı gelince birisini bulur.)
10- Aynı işyerinde çalıştığım biriyle birlikte olamam.(Hiç tipim değilsin. Ama ileride yöneticim olursun da burnumdan getirirsin diye açık açık söyleyemiyorum.)
11- Şu sıralar kariyerime konsantreyim.(Yaptığım iş dışında hiçbir konuda söyleyecek sözüm yok.)
12- Ben nişanlıyım.(Ne güzel eğleniyorduk. Neden üzerime geldin ki sanki. Sonunda doğruyu söylemek zorunda kaldım işte...)
13- Evet, kabul ediyorum... (Dürüst bir bayan)
14- Hayır, kabul etmiyorum. (Dürüst bir bayan daha)

8 Mayıs 2008 Perşembe

-- Usta Hesap...Yaz Geldi... Ben Gittim...

Hiç vedamız olmayacak bizim
Ve hiç başlangıcımız
Güzel günlerimiz
Ya da kötü günlerimiz olmayacak
En kötü günlerimiz ve
En güzel günlerimiz olacak
Geriye bakıp hatırlayacağımız
Senin beni bırakıp gittiğin
Ve benim seni bıçakladığım

Gidiyor artık geçmişin hurda yüklü gemisi bütün limanlardan
Her şey yalan
Ne senin parıldayan gözlerin
Ne de üzerinde bütün ömrünü geçireceğine
Yemin ettiğin ........

Artık YETERRRRR!....Buraya Kadar.


SİMURG

Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg (Zümrüdüanka-Phoenix), bilgi ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Efsaneye göre, kuşlar, sultanlarını bulmak üzere toplanıp yola çıkmışlar bir gün...

Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar.

Yorulanlar ve düşenler olmuş.Yol uzun, yolculuk zorludur. Önce bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş(oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış); Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış; Baykuş yıkıntılarını özlemiş, Balıkçıl kuşu bataklığını.

Yola geri kalanlar devam etmişler."Aşk denizi"nden geçmişler önce...”"Ayrılık vadisi"nden uçmuşlar..”."Hırs ovası"nı aşıp, "kıskançlık gölü"ne sapmışlar..”Kuşların kimi aşk denizi’ne dalar, kimi ayrılık vadisi’nde kopar sürüden...Kimi hırslanıp düşer ovaya, kimi kıskanıp batar göle...Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen altıncı vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu yedinci vadi "yokoluş"ta bütün kuşlar umutlarını yitirmişlerdir...

Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.yolculuk bittiğinde, Kaf Dağı’nın ardına sadece 30 kuş varabilmiştir. Sultanları Simurg’u bulamamışlar orada... Sonunda sırrı, sözcükler çözer:Farsça "si", "otuz" demektir...murg" ise "kuş"... "30 kuş", anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.

Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurgu(Zümrüdüanka-Phoenix) beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokoluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Şimdi kendi gökyüzümüzde uçmak zamanıdır...